Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka ne zaman gidebileceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti, bu hafta sonu onu parka götürecekti. Ama hiç dışarı çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu. Ne yapayım ne bahane bulayım diye düşünürken bir gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna

-Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim dedi ve sonra kendi kendine düşündü:

- Oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.

Aradan on dakika geçince oğlu babasının yanına koşarak gelip dedi ki-Baba haritayı düzelttim: artık parka gidebiliriz. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Ve gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şöyle cevap verdi:

-Bana verdiğin haritanın arkasında parçaları birleştirilecek bir insan resmi vardı. Ben önce onları yerlerine koydum. Yani insanı düzeltince ön tarafta ki dünyanın da kendiliğinden düzelmiş olduğunu gördüm.

Evet, sevgili okurlarım her şey insanın elinde. Dünyayı düzeltmekte düzeltmemekte hepsi biz insanoğlunun elinde, eğer önce biz insan olarak kendimizi düzeltirsek zaten dünyada kendiliğinden düzelecektir. Günümüz insanı artık hiçbir şeyi beğenmez oldu. Maddi olarak birçok imkânlara rağmen insanlar yine de hep doyumsuzluk içinde. Herkes birbirini kınama ve tenkit etme peşinde. Herkes ben en doğruyu biliyorum sanıyor. Kimse önce kendini değil hep karşısındakini değiştirmek peşinde. Ama önce kendimizi değiştirirsek zaten karşımızda ki insanlar ve herkes değişecek bunca dünya kavgaları sona erecektir.

Bir diğer hikâye de şöyle:

İki arkadaş yolculuk esnasında tartışırlar, biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar, kalbi kırılır ama hiçbir şey söylemeden kumun üzerine şu sözleri yazar:

^^BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BANA BİR TOKAT ATTI^^

Yıkanabilecek ve temizlenebilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler. Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa saplanır, boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Bataklıktan kurtulduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır:

^^BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BENİM HAYATIMI KURTARDI^^

Arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın, ama şimdi kayaya kazıyorsun. NEDEN

Tokadı yiyen kişi arkadaşına şöyle cevap verir;

Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgârı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgâr yok etmesin. Hiç silinmesin.

İNCİNMELERİNİZİ VE SİZE YAPILAN KÖTÜLÜKLERİ KUMA, GÖRDÜĞÜNÜZ İYİLİKLERİ DE KAYALARA KAZMAYI ÖĞRENİN.

Haydi, bir hikâye daha:

Hayatı daha yakından tanımak için dünyayı dolaşmaya çıkan meraklı bir genç, gezdiği ülkelerin birinde meşhur bir âlimi ziyarete gider. Seyyah alimin yaşadığı evde duvarların kitaplarla dolu olduğunu görür. Çok şaşırır tabii. Bir mana da veremez. Yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan basit bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka hiçbir şey yoktur. Merakla sorar:

-Neden hiç eşyanız yok? Alim eliyle olanları göstererek cevap verir:

-Var ya işte… Ne bileyim? Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz, masalarınız, onlar nerede… Alim bu soruya bir soru ile karşılık verir:

-Bak evladım, senin de fazla bir şeyin yok. Yalnızca sırtında taşıdığın küçük bir çantan var. Peki, senin eşyaların nerede? Genç bu beklemediği soruyu şöyle cevaplar:

-Ama görüyorsunuz ben yolcuyum… Alim tebessüm ederek hak verircesine başını sallarken der ki:

-Ben de öyle yavrum! Ben de ahret yolcusuyum.

Sağlık ve esenlik dileklerimle.