DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ
Bugün 5 haziran Dünya çevre günüdür.
Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında alınan bir kararla 5 Haziran günü Dünya çevre günü olarak
kabul edildi. Çevrenin korunması geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda gösterilen çabaların amacı
insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarının sağlanmasıdır. Bütün dünyada olduğu
gibi ülkemizde de bilhassa şehirlerde insanların karşılaştığı en büyük çevre problemi atıklar ve
çöplerdir.
Dedelerimizin bize bıraktığı temiz ve yaşanabilir bir çevreyi ne yazık ki teknolojinin getirdiği
olumsuz şartlar, sanayileşmenin yarattığı atıklar ve küresel ısınma sonucu dünyamızın iklimi değişti ve
bilhassa denizlerimiz kirlenerek yaşanır olmaktan çıktı. Kirlilik nedeniyle dünyanın bir yerinde kuraklık
yaşanırken bir başka yerinde selden yağmurdan fırtınadan çevre felaketlerinden geçilmez oldu.
Teknolojinin getirdiği birçok güzelliğin yanında bizden ve çevre güzelliğimizden götürdükleri daha
fazla oldu. Sadece bir örnek verecek olursak icat edildiğinden bu yana üretilen 8 milyar ton naylonun
yarısından fazlası denizlere atıldı, balık ve deniz ürünleri bitme noktasına geldi. Bundan ne yazık ki
ülkemizde nasibini almakta gecikmedi. Üç taraflı denizlerle çevrili güzelim ülkemizin denizlerini
bitirme noktasına geldik. Başta Marmara denizi haliç ve İzmit körfezi olmak üzere Ege Karadeniz ve
Akdenize atılan fabrika atıkları, lağım suları ve naylon plastik sayesinde kirlilikten geçilmez oldu.
Sadece Marmara da 20-30 yıl önce 50 ye yakın balık cinsi şimdilerde kirlilik yüzünden 10-15 e inmiş
olup, şimdi onlarda bitme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Yıllar önce başlayan maden ve altın arama sevdası yüzünden ülkemizin birçok yerinde binlerce ağaç
kesildi, doğa katledildi. Bergama da, Kazdağılarında, Artvin Cerettepede maden araması yüzünden
yeşil alanlar katledildi. Acımasız kullanma yüzünden akarsularımız kuruma noktasına, göllerimiz bitme
noktasına geldi. Yeraltı sularını hoyratça kullandığımız için Konya da obruklar meydana geldi.
Ülkemizin birçok yerinde barajlar Hesler ve rüzgar gülleri yapılıyor, ihtiyaç için bunlar elbette gerekli
ama tedbir alınmadığı için yeşil alanlar, ormanlar doğa güzelliği tahrip edildi ve iklimler bile değişti.
Bizim Artvin’den örnek verirsem Cerettepede maden arama sevdası yüzünden onlarca ağaç kesildi,
yine yapılan barajlar ve Hesler yüzünden kar, yağmur yağmayıp kuraklık görülmeye başladı. Bizim
çocukluğumuzda 2-3 metre kar yağar damlardan atlardık, geçtiğimiz yıl doğru dürüst bir kar bile
yağmadı, yağsa da çabucak eridi gitti. Yine bilinçsiz kesim yüzünden bizim Rusya sınırında ki
ormanlarımız fırtınaya rüzgâra dayanmayıp kökünden yıkılarak yok olma tehlikesiyle karşılaşmak
üzeredir.
İnsanımız doğayı, bırak köylerde bilhassa şehirlerde yaşlısı, genci, cahili, okumuşu sigara izmariti,
poşet eline ne geçerse çöp kutusuna değil gelişigüzel caddeye, sokağa atıyor yerlere tükürüyor,
çevreyi kirletiyorlar. Burada bizzat yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Eşimle beraber evimize
yakın bir parka gidip epey bir yürüdükten sonra bir kanepeye oturup dinlenmek istedik. Karşımızda ki
kanepede genç bir kızla arkadaşı olduğu anlaşılan bir erkek oturuyorlardı. Ellerinde bir poşette kabak
çekirdeği yiyor kabuklarını yerlere atıyorlardı. Kabukları ellerinde veya bir başka poşette biriktirip,
yada iki metre ötelerinde ki çöp kovasına atma zahmetine katlanmıyorlardı. Bir süre oturup onları
izledim gözlerimi gözlerine dikip belki bizden biraz çekinir çöpleri yerlere atmazlar diye düşündüm.
Ama baktım hiç aldırış etmiyorlar. Çok üzüldüm ve sinirlenmeye başladım, tepkimi göstermek için
birkaç söz söyleme istedim ama açık söylemek gerekirse bana ters davranacaklarından işi şiddete bile
götürmelerinden çekindim. Sözle değil başka bir şekilde yaptıklarının yanlış olduğunu göstermek için
yakındaki büfeden ben de çekirdek aldım eşimle beraber yemeye başladık ama ben kabuklarını
yanımda ki başka bir poşete biriktirip çöp kovasına attım. Bunu yaparken onlarında görmesine
özellikle dikkat çekmeye çalıştım. Bunu onlarda gördüler ama yine hiç aldırış etmediler ve yine aynı
şekilde kabukları yerlere atmaya devam ettiler. Artık üzüntüm ve sinirim tavan yapmaya başlamıştı.
Ben sessiz sakin bir insan olmama rağmen böyle durumlarda sosyal tepkimi göstermeden çekinmem.
Artık bu gençlere bir şey söylemezsem çatlayacağım. Ben onlara bir şeyler söylersem aramızda
tartışma çıkacağı büyük bir ihtimal olduğu için eşim zorla kolumdan tuttu ve beni oradan uzaklaştırdı.
Bütün park yerleri böyle çekirdek kabuğu ve sigara izmaritlerinden geçilmiyor ve maalesef bunun
büyük çoğunluğunu da gençler yapıyor. Burnunun dibinde ki çöp kutusuna çöp atmayıp yere atanlar,
yine gelişigüzel her yere tükürenler eline geçen her şeyi sağa sola fırlatanlardan geçilmiyor.
Hasılı çevremizi, yeşili, ormanlarımızı, sularımızı, denizlerimizi, doğayı kendimiz bitirdiğimiz için şimdi
hepsi bizden intikam alıyor.
Eğer tedbirini almayıp doğayı böyle acımasızca katledersek bütün canlılar, balıklar, kurtlar, kuşlar ve
bilhassa gelecek nesiller torunlarımız bizden davacı olacaklardır.
Sağlık ve esenlik dileklerimle. .Sağ.Yazar Aslan TORUN.
Yorum yapın