Her birimiz aslında dünün pişmanlıklarından, hayal kırıklıklarından, ‘KEŞKE’ denilmelerinden, yarınların kaygı ve endişesinden, korkularından, bugünümüzü hakkını vererek, doya doya, tadını çıkararak yaşayamıyoruz!..
“Daha sonra çok geç olacak. Hayat şimdiden ibaret!” Demiş, Fransız Düşünür Jacques Prevert..
İster kabul edelim ister etmeyelim, her birimiz geçmişten ağır yükler taşıyoruz. Bu yüklerde bugünümüzü, bu anımızı yaşamamıza en büyük engel…
Beynimizin içine hapsettiğimiz geçmiş zamanı, artık değiştiremeyeceğimizin, müdahale edemeyeceğimizin farkındayız. Buna rağmen ne gariptir ki, maalesef bugünümüze taşıyoruz. Bugünü kaçırdığımızın, bu anı kaçırdığımızın farkında bile olamadan, anı yaşayamadan, tadına varamadan, bir bakıyoruz ki, gün bitivermiş. Geçmişte yaşadıklarımız ne yazık ki, bugünümüzü yönetiyor, yönlendiriyor, buna da egolarımız kapı açıyor. Haksızlığa uğramışızdır, hazmedemeyiz. Kırılmışızdır, kaldırılmışızdır, öcümüzü alamamışızdır. Terk edilmişizdir, büyük şanssızlıklar yaşamışızdır, kafamızda bir yığın ‘KEŞKE’LER’ vardır…
Bu türden örneklerin çoğaltılabileceği bu ‘Dİ’Lİ GEÇMİŞ’ zaman ile ifade ettiğimiz kavramlar ‘BUGÜNÜMÜZE’ odaklanmamıza engel olduğu için günü kaçırmamıza geçmişte yaşamamıza, geçmişe hapsolmamıza neden olur. Çünkü geçmişte olmayanlar, kaybedilenler, kapanan kapılar, kaçırılan trenler, bugünümüzü, bu anımızı, o kadar doldurur ve meşgul eder ki, o kadar yük olur ki, bugün çoktan geçip gitmiştir bile farkına ve tadına varamadan, keyfini çıkaramadan!...
İşte dünün bu yükü de bugünü yaşayamayarak geride bırakmaya değmez kesinlikle!..
Geçmişi tekrar tekrar yaşayarak, yaşatarak bugüne taşımak yerine yaşandığı anda çözüme kavuşturup, orada bırakmak en güzeli, en doğrusu olacaktır hiç kuşkusuz!..
Sadece bugün yapacaklarımıza odaklanıp hayatımıza devam etmek hem yüklerimizden kurtulup hafiflememize hem de günü kaçırmadan hayatımıza devam etmemize olanak sağlar…
Geçmişi hiçbirimiz, hiçbir kuvvetle ve hiçbir şekilde değiştiremeyiz. Sahip olduğumuz tek güç; bu ‘AN’ dır!..
Asıl olan; ‘AN’ da olduğumuzun farkında olmak ve ‘AN’ da kalabilmektir! Bizim iznimiz olmadan hiçbir dış kuvvet bu ‘AN’IMIZI’ elimizden alamaz. ‘AN’IMIZI’ yaşamamıza tek engel bizim geçmişten getirdiğimiz, taşıdığımız yüklerdir. Günü doya doya yaşamanın, hissederek her bir anının hakkını vererek yaşamanın getirdiği güzellikler kocaman bir iç huzuru da beraberinde getirir…
Düne takılıp kalmadan, yarın için endişe duymadan, bugünün her saatinin kıymetini bilerek doya doya yaşayalım. Bugünümüze şükürler olsun!..
Yorum yapın