Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, her şey çok büyük bir hızla değişiyor ve aynı hızla da gerçekleşiyor…
İsteklerimizin, ihtiyaçlarımızın çoğunu evimizden bile çıkmadan, oturduğumuz yerden karşılayabiliyoruz artık…
O kadar kolay ulaşır olduk ki isteklerimize, bu da giderek tatminsizliğe yol açtı. Çünkü kolay ulaşılan her şeyi, kolay ve çabuk tüketir olduk ve değer kavramını yitirdik…
Maalesef zamanımızda tatminsizlik katlanarak artıyor ve yerini doyumsuzluğa bırakıyor. Sahip olduklarımızın değil de sahip olmadıklarımızın peşine düşüyoruz, gözümüz doymak bilmiyor. Elimizdekinin kıymetini bilmek kalmadı artık, gözümüz hep bizim olmayanlarda…
Aslında en çok ruhumuzu tüketiyoruz da doyumsuzluğumuzdan farkına bile varamıyoruz…
Emek vermeden, beklemeden, acı çekmeden, bir anda elde edilen her şey değersiz ya da daha az değerli oluyor. Bu yüzden de daha kolay vazgeçilebilir geliyor. Çünkü ne kaybettiğini bilmiyor insan…
Geçmiş yıllarda elindekinin değerini daha iyi biliyordu insanlar…
Çünkü şimdiki kadar kolay ve çabuk sahip olamıyorlardı isteklerine…
Verdikleri emek vardı, gösterdikleri sabır vardı, beklemek vardı. Sebat etmeyi de şükretmeyi de kadir kıymet bilmeyi de bilirlerdi. Kazandığından da vazgeçmezdi kolay kolay o yüzden…
‘Her şeye sahip olmak isteyen elindekini de kaybeder!’
Ne kadar doğru ve anlamlı bir sözdür bu söz. İnsan ne kadar çok şeye sahip olursa, o kadar mutlu olacağını zanneder ya, ne büyük bir yanılgı ve aldatmaca…
Elindekiyle yetinmeyi bilmedikçe, hep daha iyisini ve daha fazlasını istedikçe sahip olduğunu da kaybetmeye mahkûmdur aslında…
Daha da doyumsuz hale gelir gelip mutsuzluğa sürükler kendini…
Daha pahalı kıyafetler, daha gösterişli takılar, daha lüks araba, daha büyük ev, daha yeni telefon, daha yüksek kariyer, daha, daha, daha…
Derken daha tatminsiz ve daha doyumsuz bir topluma dönüştük farkına bile varmadan…
Zamanımızda genelde dostluklar menfaate dayalı, ilişkiler çıkar uğruna, sevgiler kime göre, neye göre… Artık öyle bir zamandayız ki saf duygular gözetmek ve taşımak saflık ve aptallık sayılıyor…
Daima her şeyin daha fazlasını istiyoruz ama bir o kadar da hızla tüketiyoruz o her şeyi. Dostluğu, sevgiyi, saygıyı hatta nefreti bile. Kısacası hayatı…