CUMHURİYET DÜŞMANLARI MÜTTEFİK İTTİFAKI İÇİNDELER!

Türkiye’nin 1950’lerden bu yana yaşanan süreç içerisinde geri kalmışlığının en başta gelen nedenleri; ‘Dinci ve etnik siyasetin emperyalizmin kullanışlı aparatı olması, toprak ağaları, sermaye, tarikat işbirliğiyle iktidarların dinci sağ siyasete teslim edilmesi, bu nedenle laikliğin sürekli ihlal edilmesi, toprak reformunun engellenmesi ve Köy Enstitülerinin kaldırılarak cehaletin körüklenerek pompalanması’ şeklinde sıralanabilir..

1946’dan itibaren çok partili yaşama geçildiğinden bu yana sağ siyasetin egemenliğini ilan etmesinde en büyük katkısı olanlar, dinci ve etnik siyaset yürütenler olmuştur. Bu yüzden de emperyalizm daima bu iki kesimin sırtını sıvazlamıştır. Bunun sonucu olarak 2022 yılının Türkiyesi’nde dinci ve etnik siyaset yapanlar, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef haline getirme konusunda birbirleriyle yarışır durumdadır. Siyasal İslamcı bugünün iktidarı “90 yıllık reklam arası” diye aşağıladığı Cumhuriyet dönemine, son olarak, geçenlerde 2023 seçimlerine yedi aydan az bir süre kalmışken HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da saldırmaktan geri kalmadı. Hem de hiç utanmadan TBMM’nin çatısı altında, onun bir üyesi olarak...

Anımsayacaksınız, bir zamanlar yalandan da olsa ‘tek bir bölgenin değil, tüm Türkiye’nin partisi’ olacağını iddia eden HDP’nin yaklaşık 10 gün önce yaptığı grup toplantısında Pervin Buldan şöyle demişti: “Cumhuriyetin 99. yıldönümünü geride bıraktık. Kuruluşundaki ‘Ademi Merkeziyetçilik ve Demokrasi’ fikrinin terk edilerek, yerine Kürtler ve Aleviler başta, tüm farklılıkların ret ve inkarına dayalı tekçilik sisteminin devreye sokulmasıyla yaşanan 100 yıllık bir yıkım sürecinden bahsediyoruz.”

Cumhuriyet’in başlangıç dönemine ilişkin eleştiriler elbette yapılabilir. Farklı köken ve inançtan gelenlere yönelik eğer varsa baskıcı tarzda yanlış uygulamalara karşı durulabilir, durulmalıdır da elbette ancak Cumhuriyet’in tüm kuruluş ve devrim sürecine dair bir bütün halinde “100 yıllık bir yıkım süreci” olarak nitelendirilmesi, tıpkı AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın Türk dili ve dil devrimine dair hasmane sözleri gibi açıkça Cumhuriyet düşmanlığı değil de nedir?. 

Cumhuriyet tarihine eğer bu şekilde yaklaşırsanız, halifelik, ağalık, şeyhlik gibi ortaçağ kurum ve ilişkilerine büyük darbe indirerek köylüye toprak dağıtan ve Türkü de Kürt’ü de önemli ölçüde özgürleştirmenin yolunu açan Cumhuriyet Devrimlerine elbette YIKIM’ deyiverirsiniz!.. 

Böyle deyince de Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlatılan ‘toprak reformu’ ile toprak sorununun köklü biçimde çözülememesinin asıl nedeninin, emperyalizmin emrindeki sermayenin oyuncağı olup 1950’den sonraki süreçte yıllar içinde şapa otururcasına tarikatların kucağına oturan sağ tandanslı politikacılar olduğunu görmez ve bugün hala tarikatlarla, toprak ağalarıyla iç içe siyaset yapmıyor durumda olursunuz!.

O zamanda belki de büyükçe ve derin bir gaflet haliyle, padişahlığı, halifeliği, şeriatı kaldıran, Medeni Kanun’u çıkarıp kadınlara sosyal hayatta hak ettiği yeri kazandıran, laikliği anayasaya ilke olarak koyan, eğitim seferberliği başlatan, kulluktan yurttaşlığa geçişi sağlayan böylesine büyük ve köklü bir devrimi “yıkım” olarak görme aymazlığına düşüverirsiniz!.

Sonra da hiç utanmadan; Saltanatın kaldırılışının 100. yılında, onu kaldıran o büyük devrimi gerçekleştirildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çalçene konuşup Cumhuriyet’e “yıkım” deyiverip bunu demeyi de “solculuk” zannediverirsiniz!.