CAHİLLERİN CEHALET DÖNEMİNDE..

Çok değil bundan 6-7 yıl önce bir üniversitemizin rektör yardımcısı olan zat-ı muhterem “Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine yani anlayış/sezgilerine güveniyorum bu ülkede.” Demişti. Yani “ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil cühela halktır” diyerek cehaleti öven bu rektör yardımcısını dönemin mevcut iktidarı rektörlüğe terfi ettirerek ödüllendirmişti. Anımsayanlarınız vardır belki..

Yine yakın geçmişte yani 2015 yılında bu AKP iktidarının bakanlarından biri “Bu ülke Müslüman bir ülkedir. Yüzde 99’u Müslümandır. Şimdi Türkiye’nin konumu itibarıyla biz icat yapamıyoruz, buluş yapamıyoruz. Çünkü tarım ülkesiyiz, dolayısıyla tarım toplumuyuz biz. O zaman biz ne yapacağız? Ara teknik eleman ülkesiyiz, biz ara işgücü elemanları yetiştireceğiz” şeklinde mantık hatta akıl ve izan dışı bir cümle kurmaktan çekinmemişti.

Yine bu iktidarın lideri Erdoğan yine yakın geçmişte, “Biliyorsunuz siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir, sosyal ve kültürel iktidar olmak ise başka bir şeydir. Biz 18 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımızı oluşturamadığımızdan dolayı sıkıntılar yaşamaktayız!” dememiş miydi? Demişti bilmem anımsayacak mısınız?.

20 yılı aşkın bir süredir, görüyorsunuz, yaşıyorsunuz; Bu AKP iktidarı sonunda ülkeyi iflasın eşiğine getirmedi mi, milleti açlığa, soğuğa ve karanlığa mahkûm etmedi mi? ‘ETTİ’ diyenler el kaldırsın!..

ASLINDA BÖYLE BAŞA BÖYLE TARAK!.

Deyip, kafanızı çevirip gitmek hiç ama hiç doğru değil. Elbette bu yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin sonucunda artan maliyetlerle kitap basımı, dağıtımı, satışı ve okunması da krize girdi. Bu devirde Türkiye’de üretim yapmak, sanayici olmak zaten büyük kahramanlık gerektiriyor. Hele hele kitap üretmek, kahramanlık üstüne kahramanlık, adeta Don Kişot’luk gerektirmektedir. Artan maliyetler nedeniyle ülkemizin yazın yani edebiyat yaşamı ve medya dünyasının özellikle yazılı basın kısmı bitme noktasındadır. Bu alanda elbette ki, öncelikle bitmesine ramak kalan yerel basındır. Yani bizleriz..

Yerel gazete sahibi arkadaşlarım, kardeşlerim büyük sıkıntılarla işlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar ama epeyce zorlanmaktadır. Benim gibilerin tuzu kuru, diye sakın düşünmeyin lütfen..

Sen yazını yazar çıkar gidersin gazeteden!.

Yok öyle değil aslında, ben o sıkıntıları, zorlukları yaşayan arkadaş ve kardeşlerimle hemen her gün birlikteyim ve görüyor, hissediyorum. Yazımın başında da belirttiğim gibi, bir ülkenin sosyal kültür hayatı gelişmemiş, yetersiz düzeyde kalmış ise üstüne bir de ekonomik kriz nedeniyle o ülkede kitap, gazete basımı, dağıtımı ve de zorluklara rağmen kısıtlı da olsa basılan kitap, dergi ve gazeteleri alıp okuyacak kitleler cehalet çukurunda debelenmeye devam ediyor ise geriye söylenecek tek söz kalmıştır; YAZIKLAR OLSUN!..