BU SEÇİMLERİN GÜVENLİĞİ AYNI ZAMANDA CAN GÜVENLİĞİDİR..

Çok partili serbest seçimlerin her şeye rağmen yapılabildiği bir ülkede, ülke yönetimine aday olan muhalefet liderlerinin can güvenliği ve seçimlerde hile yapılıp yapılmayacağı tartışma konusu haline gelmiş ise o ülkede çok partili serbest seçimler ve eksiklerine rağmen demokrasi düzeni kanımca büyük bir risk altına girmiş bulunmaktadır. Türkiye ne yazıktır ki, son süreçte mevcut iktidar ve o iktidarı destekçisi yavru muhalefet partisi yüzünden bu riskli ve kaygılı duruma düşmüş görünmektedir. Kanaatim odur ki; Bir ülkede demokrasinin, cumhuriyetin, yani halkın egemenliğine dayalı bir yönetim biçiminin var olması altı koşula bağlıdır: Birincisi çok partili serbest seçimli düzen, ikincisi yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı ilkesinin var oluşu ve eksiksiz uygulanması, Üçüncüsü düşünceyi ifade, yayın, medya ve örgütlenme özgürlüğünün tan olarak uygulanması, dördüncüsü Lailklik ilkesinin  devlet idaresinde ve toplum düzeninde kusursuz var olması, beşincisi ekonomik düzenin sosyal adalet ve refah düzeyinde sürdürülebilir kılınması, Altıncısı ise demokrasi ve cumhuriyet konusunda temel eğitim seviyesinin en üst düzeye çıkarılarak bu konuda toplum bilincinin arttırılmasıdır. Söz konusu bu saydığım altı koşulun birisi veya birden fazlası değil, hepsi birden sağlanmış ise o ülkede demokrasiden ve demokratik cumhuriyetten söz edilebilir. Türkiye’de ekonomik ve sosyal adalet sorunu ile demokrasi ve cumhuriyet konusunda temel bir eğitim seviyesine ulaşılması sorunu, Cumhuriyetin kuruluşundan beri, hiçbir zaman çözülememiştir. Ancak 1923 yılından itibaren, laik bir düzenin kurulması ve yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığının sağlanması; 1950 yılından itibaren, çok partili serbest seçimli bir düzenin kurulması; 1961 yılından itibaren düşünceyi ifade, yayın, medya ve örgütlenme özgürlüğünün güvence altına alınması konularında büyük reformlar ve devrimler gerçekleşti. AKP’nin ve dolayısıyla Erdoğan’ın yaklaşık 21 yıllık iktidar döneminde ise, belli bir ölçüde, çok partili serbest seçimli siyasal düzen hariç, demokrasi yolundaki kazanımların tamamı ortadan kaldırıldı, adeta bir sivil dikta rejimi kurulması yönelik önemli bir yol açılmış oldu. Son yıllarda, yani tüm dünyada yaşanan pandemi süreci, on süreçten önce 2019  yılında yapılan yerel seçimlerde AKP’nin seçimleri kaybetme olasılığının kuvvetli biçimde ortaya çıkmasıyla birlikte, AK Parti, kanımca geriye kalan son demokratik kazanımı da, yani çok partili serbest seçimli düzeni de yok etmeye yönelik hummalı bir faaliyet içine girdi. Örneğin; 2017’deki halkoylamasında mühürsüz oyların geçerli sayılması; İstanbul seçimlerinin tekrar edilmesi; seçilmiş belediye başkanlarının yerine hukuka aykırı biçimde kayyum atanması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanına uyduruk bir dava ile siyaset yasağı getirilmesi, AKP’li ve MHP’li yöneticilerin, söylemleriyle muhalefet liderlerini, onların can güvenliğini tehlikeye atacak biçimde, hedef haline getirmeleri ve tehdit etmeleri, yaşanan gerçek belirtiler, olgulardır, diye düşünüyorum..

 O nedenle önümüzdeki 14 Mayıs genel seçimlerde muhalefete düşen en zorlu görevler şunlardır kanısındayım; Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyle ile deprem bölgesini kapsayıp OHAL ilan edilen 11 ilde sandık güvenliğinin tam olarak sağlanması ve depremzedelerin sağlıklı biçimde oy kullanabilmelerinin sağlanması, Afganistan, Irak, Suriye, Sudan, Somali gibi ülkelerden ithal seçmenin devreye sokulmasının kesin biçimde önlenmesi, yurtdışındaki veya içindeki bazı odakların siber suç eylemleriyle dijital-elektronik seçim verisi sistemlerine müdahale etmesinin kesinlikle önlenmesinin sağlanması, başta cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, tüm muhalefet liderlerinin can güvenliğinin en üst seviyede sağlanmasına yönelik önlemlerin alınması,  sözünü ettiğim can güvenliğinin İçişleri Bakanlığı tarafından, seçim güvenliğinin ise Yüksek Seçim Kurulu tarafından sağlaması gerekirken, bunların sağlanmasının da muhalefet partilerine kalması, eğer gerçekten durum böyle ise bir iktidar için elbette utanç