BİZ GÖREBİLECEK MİYİZ?.
Hemen “Neyi, neleri görebilecek miyiz?” diye soracaksınız elbette..
Yazımın başlığını görüp de böyle bir soruyu sormamanız olanaksızdır. Hemen açıklayayım o zaman..
Bugün 12 Mayıs Cuma yani 14 Mayıs seçimlerine iki gün kaldı artık. Bu bakımdan 35 yıllık meslek yaşamıma ve o sürecin bana sağladığı bilgi, birikim, deneyim, kısacası görmüş, geçirmişliğime dayanarak bir şeyleri yazıp, dolayısıyla anlatmanın ‘tam sırası’ diye düşünüyorum. Belki bir daha ki seçime bu fırsatı da bulamayabilirim. Öncelikle şunu söylemek, ısrarla belirtip vurgulamam gerekiyor. Daha öncede bu sütunlarda birkaç kez yazıp, anlattığım üzere benim 35 yıllık meslek yaşamımda görüp, geçirdiğim 10’u genel, 7’de yerel seçim bulunuyor. Referandumları saymazsak eğer..
Bu 14 Mayıs seçimleri 11.ci genel seçim olacak…
Ve ben ilk kez 35 yıla erişmeye ramak kalmış olan gazetecilik meslek hayatımda ‘TARAFSIZ DEĞİLİM!’ ve ‘TARAFSIZ KALMAYACAĞIM’ bu seçimlerde..
İki gün sonra gerçekleştirilecek bu seçimlerde tarafsız olmayacağımı belirtmemin elbette bir değil birkaç nedeni, sebebi ve gerekçesi var. Bunlardan ilki on yıla yaklaşan bir süredir, gazetecilik mesleğinde yakın geçmişe kıyasla bakıldığında eskisi gibi aktif durumda olmamamdır. Yani “Sırtımda yumurta küfesi yok ki gocunayım” veya “Fincancı katırlarını ürkütmekten neden korkayım?” gibisinden özdeyişlerin ‘CUK’ oturduğu durumda ve konumdayım!..
Dahası bu seçimler Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için ve dolayısıyla benim için ‘KÖPRÜDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞTIR!’ diye düşünüyorum, hatta buna inanıyorum!..
O nedenle bu ülkenin dolayısıyla bu ülke insanının; rakiplerine iftira atmak, yalanla, dolanla, nefret dili kullanarak, öfke dolu hakaretler etmekten, inançlı insanların manevi duygularını sömürmekten, aldatmaktan ve kandırmaktan başka, bilhassa gençlerimizi dönük geleceğe dönük, umut vaat eden hiçbir söylemi, icraatı dahi olmayan, 21 yıllık bu AKP iktidarına ve onun liderine bu saatten sonra ne verecek ‘BİR OYUM’ ne de verecek ‘BİR SELAMIM’ bile yoktur, olmayacaktır!..
Dürüst olmak gerekirse, ki ben yeterince dürüst olduğuma inanıyorum. O yüzden ‘oldukça kişisel’ ve ‘yerel boyut’ taşımasına rağmen yakın geçmişe dönük kısa bir anekdot aktarmak isterim. Bu vesileyle şunu da belirtmekte yarar vardır. AK Parti’nin bu seçimlerde birinci sırasında milletvekili adayı gösterilen İsmail Ok beyefendi(!) 2009 yerel seçimlerinde MHP Balıkesir Belediye Başkan adayıydı. Rakibi ise AK Partili mevcut belediye başkanı merhum Sabri Uğur’du. Seçimi, türlü etik dışı, hatta edep dışı ve de kutuplaştırıcı öfke ve nefret söylemleri kullanarak, çoğu da yalan dolu iftiralarla İsmail Ok kazandı. Görevi devraldıktan hemen sonra başkanlık koltuğuna oturan İsmail Ok’u mesleğim ve o zaman ki konumum gereği tebrik etmeye gittim. Keşke gitmez olsaydım!
Daha makam odasının kapısından içeri girmeden İsmail Ok, odada onca insanın arasında görevi yeni devraldığı Sabri Uğur hakkında aynı öfke ve kin dolu, nefret diliyle hakaretler etmeye devam ediyordu. Hatta bir ara yarım yamalakta olsa küfürlü sözlerde çıktı ağzından. Beni görünce sustu ama ben çok rahatsız oldum. O yüzden hemen kalkıp gitmek istedim. Bırakmadı, nezaket dolu karşılıklı birkaç sözün ardından lafı döndürüp dolaştırdı ve Sabri Uğur’a getirdi. “Hiç yalan söyleme, sen ona oy verdin, değil mi?” diye alaycı, aşağılayan bir üslupla direkt bir soru yöneltti. Ben de kimseden çekincem ve korkum olmadığından hele ki İsmail Ok’tan hiç olmadığından direkt olarak ona yanıt verdim. “Verdiysem bundan sana ne sayın başkan, ben buraya sizi tebrik etmeye geldim. Başka da bir amacım yoktur.” Sonra da bana ikram edilen çayı dahi içmeden kalkıp çıktım makam odasından. Ben odadan çıkarken bir kulağım sağır olmasına rağmen tek kulağım çok net duydu; “Gördünüz işte o bilmem ne çocuğu Sabri’nin adamı bu dedim ben size. Bundan sonra da buraya gelirse almayın içeriye!.” Şeklinde zafer sarhoşluğu içinde atıp tutmayı sürdürdü..
Tam bir yıl İsmail Ok ile görüşmedik, sonra araya Yusuf Özenç gibi daima hatırla anımsadım isimler girdi ve bizi ‘sözüm ona barıştırdılar’ ama ben İsmail Ok ile bir daha aynı ortamlara girmemeye ve medeni ölçülerde de olsa diyalog kurmamaya hep özen gösterdim. Çünkü adamın psikolojik açıdan ‘kusura bakmayın ama ayarı bozuktu galiba’ ve ben de onun gibilere ‘eyvallah’ edecek biri değildim, o zaman zaman da şimdi de..
Şimdi bu gerçek yüzünü, belki de suretini ‘bir parçacık’ sizlere anlatmaya çalıştığım İsmail Ok, AK Parti Balıkesir birinci sıra milletvekili adayı..
Şimdi sorarım sizlere; Hangi AK Partili seçmen, hele ki yakın geçmişte kendilerine türlü hakaretler hatta küfürler etmekten çekinmeyen İsmail Ok’a ‘bu sefer bizim partiden ama’ deyip de sandığa gidip oy verir mi acaba?.
Fazla uzattım ama tüm bu anlattıklarımdan sonra “Tamam anladık ama CHP’ye veya İYİ Parti’ye onların Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’na neden oy vereceksin, onu anlamadık!” diyecek olursanız, bir cümleyle hemen açıklayayım; “CHP’ye geçmişte bir kez oy verdiğim olmuştur ama CHP değilim. Daha eskiye gidersek ANAP’a da oy verdim ama ANAP’lı da olmadım hiç. İki gün sonra yapılacak seçimlerde Kılıçdaroğlu’na ve MİLLET İttifakına oy verecek olmamın sebebi gayet basit anlaşılır. Bir tarafta yalan, dolan, iftira, hakaret, kin ve öfke dolu nefret dili, söylemi varken, bir tarafta ise gelecek için özellikle gençlerimize umut vaat eden, kutuplaştırıcı nefret dilinden uzak duran Kemal Kılıçdaroğlu ve MİLLET ittifakı bileşenleri durmaktadır! Ve ben elbette ‘BELKİ GÖREMEYECEK OLSAM DA’ ülkemin, insanlarımızın aydınlık içinde umut dolu biçimde mutlu ve huzurlu yarınlara kavuşmasını diliyorum ve istiyorum! İŞTE TÜM BU NEDENLERLE BU DURUMDA SİZLER KİME OY VERİRSİNİZ ALLAH AŞKINA SORARIM SİZLERE..
Yorum yapın