Bugün cumartesi dolayısıyla bugün hafta sonu…

O yüzden klasikleşen ve çoğunuz tarafından merakla beklenen kıssadan hisse kapılacak ibretlik mesajlar içeren okudukça hisse kapılacak öykülerinden birine daha yer verme günüdür bugün…

Umarım bu sütunlarda bugün anlatacağım kıssadan hisse kapılacak ibretlik öyküyü dikkatlice okuma fırsatı bulursunuz. Öykümüz, “Bir Babanın Son Öğüdü” adını taşıyor;

“Bir adamın on iki erkek evladı varmış. Yıllarca çalışmış, didinmiş evlatlarını yetiştirmiş. Evlatlarına iyiyi, doğruyu, güzel ahlakı aşılamaya çalışmış. Ne yazık ki oğulları sürekli birbirleriyle didişiyorlarmış. Elbette ki kimseye kalmayan dünya ona da kalmayacakmış. Baba hastalanıp ölüm döşeğine düşmüş. Evlatları, babalarının başından bir an olsun ayrılmıyor; bir ihtiyacı, arzusu olursa yerine getirmek için birbirleriyle yarışıyorlarmış. Ancak birbirleriyle didişmeden de duramıyorlarmış. Baba içlerinden birini çağırıp kardeşlerini toplayıp bir araya getirmesini istemiş. Kısa sürede on iki evlat babalarının başına toplanmış. Baba, her birinin bahçeye çıkıp, birer tane odun getirmesini istemiş. Ne çok ince ne çok kalın. Evlatlar babalarının isteğine bir anlam veremeseler de bahçeye çıkıp birer tane odun parçası alarak getirmişler. Tam ihtiyar adamın istediği gibi ‘Ne çok ince ne çok kalın.’ Baba bir de ip isteyip; on iki evlattan gelen on iki odunu üst üste koyup birbirine gücü yettiğince bağlamış. ‘Şimdi’ demiş, ‘Söyleyin bakalım bunu hanginiz kırabilir?’ Evlatlar sırayla birbirine bağlı bu odunları kırmayı denemiş. En güçlüleri de kendisini en sona saklamış. En güçlüleri de odunları kıramayınca baba; ‘O odunları geri verin bakalım beceriksizler’ demiş. Odunları alıp tüm gücünü toplayarak yatakta doğrulmuş. Odunları bağlayan ipi çözüp, hepsini teker teker kırmış. Evlatlar içlerinden ‘Bu şekilde biz de kırardık’ diye geçirse de büyüklerine saygılı birer evlat olarak yetiştirildiklerinden olsa gerek ses çıkarmamışlar. Baba saygıyla kendisine bakan evlatlarını teker teker süzüp, son öğüdünü vermeye başlamış: ‘Bakın evlatlarım! Sizi her anlamda iyi ve büyüklerine saygılı birer evlat olarak yetiştirdim. Ama şu birbirinizle geçinememenize, didişmenize çok kızıyorum. Odun meselesine gelince; ‘Odunları bu şekilde biz de kırardık’ diye düşündünüz değil mi? Evlatlarım hayat bir sınavdır bu da size, babanızın son sınavıydı. Gördüğünüz gibi birbirine bağlı odunları en güçlü olanınız bile kıramadı. Ancak odunları çözünce ne de kolay kırıldılar değil mi?  İşte siz de hayatta bu odunlar gibi birbirinize tutunursanız sizi kimse ezemez, kıramaz. Ancak birbirinize sahip çıkmazsanız ipi çözülen odunlar gibi teker kırılırsınız. İşte bu babanızın size son öğüdüdür!”

Bu kısa öyküden çıkarılacak bence ilk mesaj “Birlikten kuvvet doğar” olacaktır, hiç kuşkusuz!

Yıllar önce, zannediyorum, 1990’lı yılların ortasında, yani 1994 veya 1995 yıllarıydı. O dönemde Balıkesir Umum Madeni Eşya Sanatkarları Odası Başkanlığı görevinin yanı sıra siyasi ve toplumsal birçok görevle sorumluluğu bir arada alnının akıyla başarıyla yürütmeye çalışan “Delikanlı” lakaplı Yunus Baysal (Allah rahmet eylesin) dostumuz ve ağabeyimiz ile bizim meslekten yani gazetecilikten birkaç arkadaşla birlikte akşam yemeğindeydik. Gecenin ilerleyen vaktinde merhum Yunus Baysal ağabeyimiz bizlere dönerek önemi sonradan çok iyi anlaşılacak şu anlamlı cümleyi sarf etti;

“Eğer birliğinizi, dirliğinizi bozmazsanız, aranıza nifak sokulmasına izin vermezseniz, birlikte kavgasız gürültüsüz, sorunsuz hareket ederseniz, sizi kimse tutamaz, önünüze geçemez. Çok yakın gelecekte hepiniz bu koca Balıkesir’de büyük ve önemli adamlar olabilirsiniz. Bu memlekette herkes sizi parmakla gösterir hale gelir. Aksi halde, şayet birbirinize düşer, bölünüp, parçalanırsanız onlar sizi hiç affetmezler, teker teker sizleri mahvederler. Bu laflarımı asla unutmayın, kesinlikle yabana atmayın!”

Aradan geçen zaman yani otuz, otuz beş yıllık süreç rahmetli Yunus Baysal’ı haklı çıkardı. Gerçi onun söylediği bu sözler bizlere o zaman bu öğütler bir parça kendisi ve çevresi içinde geçerliydi ama doğru sözler, tutulması ve uyulması gereken nasihatlerdi aynı zamanda…

Merhum Yunus Baysal ağabeyime bu vesileyle bir kez daha yüce Allah’tan gani gani rahmet diliyor, toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsın diyorum!..

Merhum Yunus Baysal ağabeyimin o sözleri veya daha doğru bir ifadeyle öğütleri bize söylerken aynı masada benim dışında meslektaşım ve yakın dostlarım, arkadaşlarım zannettiğim şimdi bazılarının adlarını anmak dahi istemediğim 3-4 kişi daha vardı. Dedim ya aradan 30-31 yıl kadar uzun bir zaman geçti. Ama ben şimdi buradan bir kez daha gocunmadan itiraf ediyorum; Aradan geçen zaman Yunus Baysal’ı hem bize karşı hem de kendisine karşı maalesef haklı çıkarmıştır! Ne demek istediğimi eğer çok merak ediyorsanız, Balıkesir’de basının haline ve kimlerin nerede olduğuna, nerede durduklarına veya duramadıklarına nerede olduklarına ya da olamadıklarına dikkatlice bir bakın, o zaman ne demek istediğimi sanırım anlarsınız!..