Yazmaya, dolayısıyla anlatmaya başlamadan ‘nedir bu stagflasyon?..’

Önce onu açıklayayım. Efendim, Fransızca durgunluk anlamına gelen stagnation (stagnasyon olarak okunur) ve de şişkinlik anlamına gelen infilation (enflasyon) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiş olan Stagflasyon; enflasyon içinde durgunluğu ifade etmektedir…

Ekonomimizin özellikle son üç, üç buçuk hatta dört yıldır içine girdiği süreç, kriz, bir başka deyişle 'iktisadi buhran' olarak tanımlanabileceği gibi, türbülans, dış şok, geçici sıkıntı, manipülasyon olarak da hafifsenici biçimde de ifade edilmektedir. Benim gibi akademik anlamda kısmen de olsa ‘iktisat eğitimi’ almış olanlar gayet iyi bilirler; Ekonomide yani iktisatta tedavi için hastalığa doğru tanı koymak gerektiğinden, öncelikle sorunu nedenleri ile ortaya koymak gerekir...

O nedenle bugün ben sizlere yıllar önce almış olduğum iktisadi eğitim ve İnternet'ten derlediğim ekonomik bilgiler ışığında ekonominin genel görünümü bir başka deyişle ‘manzara-ı umumiye’ hakkında elbette ‘anlayabilecekler için’ bir şeyler anlatmaya çalışacağım; İktisat literatüründe durgunluk yani stagnasyon ve enflasyon sözcüklerinden türetilmiş, birleşik terim olan Stagflasyon; durgunluk içinde enflasyon ile birlikte yüzen ekonomimizin içinde bulunduğu durumu en iyi biçimde tanımlamaktadır. İlk bakışta enflasyon ile durgunluk, artan işsizlik, acayip bir çelişki gibi görünse de ekonomimizin içinde bulunduğu süreç, bu çelişkiyi, yani tezat durumu bariz olarak göstermektedir. Ülke ekonomisinde bir yanda enflasyon, fiyat artış hızı ivme kazanırken, durgunluk göstergeleri yaklaşık dört yıl önce pandemi sürecinin de etkisiyle belirginleşmeye başlamış gözükmekteydi. O süreçte dayanıklı tüketim malları, beyaz eşya, otomobil gibi üretim ve satış kalemlerinde sağlanan tüm teşviklere düzenlenen tüm kampanyalara karşın birinci el gayrimenkul satışları azalmış, imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi, siparişler, satın almalar gerilemiş, konkordato, iflas erteleme başvuruları artmaktaydı. Bankalarda tahsili gecikmiş krediler hatta zarar niteliğinde krediler hızla yükseliş seyrine girmiş, işsizlik çift haneli düzeyin üstünde durmaktaydı. Tüm bu gelişmeler sonucu o zaman ki kanaatim ve öngörüm; bu durumun geçici bir sıkıntı değil, ciddi bir hastalığın arazları, belirtileri semptomları olduğu idi. Keşke haklı çıkmasaydım ama bugün geldiğimiz durumun ayak sesleri ta o zamanlardan belliydi iktisadi açıdan…

Aslına bakarsanız; Akademik düzeyde bu işin uzmanlarının öğretileri ve iktisat kuramları açısından bakıldığında bir ekonomide enflasyon hızlanırken, genelde satışlarda artış, işsizlik düzeyinde azalış beklenir, beklenmelidir. Doğrusu da budur aslında…

Örneğin; Yeni Zelandalı iktisatçı A.W. Phillips’in İngiltere’nin uzun dönemli enflasyon ve işsizlik oranlarını inceleyerek geliştirdiği, enflasyonla işsizlik arasında ilişki kuran ‘Phillips Eğrisi’ kuramına göre enflasyonla işsizlik arasında ters orantılı ilişki vardır. Yani enflasyon hızlandıkça işsizlik oranı düşer...

Phillips Eğrisi’ne göre; Fiyat artışı ile birlikte nominal işçi ücretlerinin eşanlı yükselmemesi reel ücret düşüşüne yol açarak, işletmeleri üretim artışına ve daha faizle işçi çalıştırmaya özendirir. Phillips Eğrisi kuramsal olarak tartışmalı olmakla beraber, bulgular genelde eğrinin ortaya koyduğu ilişkiyi desteklemektedir. Paul Samuelson, Robert Solow gibi ünlü iktisatçılar da ABD’nin 1960 öncesi verilerini inceleyerek Phillips Eğrisi’ni destekleyen sonuçlara ulaşmışlardır. Belki sizlerde anımsayacaksınız; 2007'de başlayan 2008'de ve hatta 2009’da süregelen küresel krizi sonrası gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları, yani Avrupa Merkez Bankası, Birleşik Krallık Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası, merkez bankacılığı sistemini ekonomilerini durgunluktan kurtarmak, işsizlik oranını azaltmak için genişletici para politikası izleyerek enflasyon yaratmaya yönelmişlerdi. Nitekim enflasyon, o süreçte yüzde 2'ler düzeyine yaklaştıkça ve hatta üzerine çıktıkça işsizlik oranının Almanya da yüzde 5.1’e, ABD’de yüzde 3.7’ye gerilediği görülmüştü. Gelişmiş ekonomiler, yüzde 2'ler hatta 3’ler düzeyinde seyreden biçimde enflasyon yaratarak durgunluktan çıkmayı, işsizliği azaltmayı hedeflerken, biz ise bugün hala yüzde 70’leri aşan düzeydeki enflasyonla durgunluğu derinleştirme, işsizliği artırma başarısı(!) göstermeye çabalıyoruz…

Aslına bakarsanız, durgunluk içinde enflasyonla yani stagflasyonla mücadele zor ve uzun solukludur. Gerçekçi davranmak, güç de olsa, büyük sıkıntı da dense, sorunun palyatif önlemlerle, sözde yönlendirmelerle çözülmeyeceğini öncelikle kabul etmek gerekir. Böyle davranabilmek bile büyük erdemliliğe işarettir!..