Bu veciz atasözü aslında tersten söylenir ve yazılır. Yani doğrusu ‘anlayana sivrisinek saz, anlamayan davul zurna az! “ Şeklinde olacaktır.

Bu sütunlarda yazdığım yazıların içeriği ve üslubu bazen hatta çoğunlukla 'üstü kapalı, imalı, dolaylı' ve dolayısıyla 'adrese teslim' şeklinde oluyor. Yazılarımı günü gününe, dikkatle takip eden okurlarım anımsayacaklardır. O yazılarımın son cümlesini, umarım anlayan anlayacağını anlamıştır' şeklinde tamamlıyorum. Bu veciz atasözü ile ilgili şunu sorabilirsiniz; 'Ne demektir, o söz, ne anlama gelmektedir?'

Hemen dilimin döndüğü kadarıyla açıklayayım; İnsan ilişkilerinin gelişmesinde anlayışın büyük önemi vardır. İnsan anlayışlı olduğu takdirde her ortama ayak uydurabilir, ortamın gereklerine göre hareket edebilir. Anlayışlı insan için bir söz, bir işaret yeterlidir. Ancak anlayışlı olmayan insanlara ne yaparsanız yapın ne söylerseniz söyleyin davranışlarını değiştiremezsiniz. O yine kendi bildiği yoldan gider. Kimi zaman sözü biraz kapalı söylemek yeğlenir, bazen öyle gerekir. Anlayışlı kimseler, ne denilmek istendiğini zaten hemen anlarlar. Anlayışı kıt kimseler ise ne kadar açık söylense ne kadar tekrarlansa yine anlamazlar. İşte, ‘anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!!’ sözü onun için söylenmiştir…

Yıllar önce bu atasözü ile ilgili bir öykü okumuş, o öykünün bir benzerini bir gazeteci büyüğümden dinlemiştim. Sizlere de anlatmak isterim. Yeri gelince bir şeyler anlatmak için, haftanın başıymış veya sonuymuş gibi gerekçeler aranmaz. İşte o yüzden bir bakıma zaruret hasıl olduğundan başlayalım, kıssadan hisse kapılacak kısa öykümüzü anlatmaya…

Anlatacağım bu öykünün son günlerde yaşadığımız bazı olaylar ve gelişmelere ilişkin olarak özellikle siyasilere yönelik önemli mesajlar verebileceğini düşündüğüm için sizlerle paylaşmak istedim. Aslında 'kimin veya kimlerin' çıkarlarına 'gaflet ve delaletle' hizmet ettiklerinin farkında olmayanlara, 'kıssadan hisse' sayılabilecek ibretlik öykümüz şöyle; Adamın biri, küçük bir kuşu yakalamış elinde sıkı sıkıya tutarken kuş dile gelmiş; “Ey, ulu adam. Sen birçok danalar, koyunlar yedin. Develer kurban ettin. Bu dünyada onlar bile seni doyuramadı da benimle mi doyacaksın? Eğer beni bırakırsan sana üç öğüt vereceğim ki, bunlara uyarsan tüm sorunların çözüme kavuşur.” demiş. Kuş, adamın kafasındaki tereddütleri gidermek için de: “Birinci öğüdü elindeyken vereyim, eğer beğenirsen, beni bırakırsın, o zaman. İkincisini şu dama konduğumda, üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim.” diyerek şartlarını sıralamış. Adam elindeki kuşa; “Hadi söyle bakalım. Beğenirsem seni bırakırım” demiş. Kuş ilk öğüdünü hemen söylemiş; “Olmayacak söze kim söylerse söylesin asla, sakın ola ki inanma!” Adam kuşu bırakmış. Kuş uçarak damın saçağına konmuş ve ikinci öğüdünü söylemiş; “Geçmiş, gitmiş şeyler, kaçmış fırsatlar için üzülüp ah vah etme sakın!” Kuş bu ikinci öğüdünü de söyledikten sonra, orada bulunan ulu bir ağaca konmuş ve devam etmiş; “Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci vardı. Beni elinden kaçırmasaydın, o kocaman inci şimdi senin olacaktı!” Kuşun bu son söylediklerini duyan adam, “ah, vah” edip, saçını başını yolmaya başladı. Bunun üzerine kuş adama şöyle seslenmiş; “Ben sana geçmiş gitmiş fırsat için ah vah edip üzülme demedim mi, madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp duruyorsun. Ayrıca, sana olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç dirhem iken, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci olabilir ki!” Kuşun bu sözleri üzerine adam kendine gelmiş; “Şimdi söylediklerini daha iyi anladım.” karşılığını vermiş ve sonra da: “Haydi bakalım, şimdi üçüncü ve son öğüdünü de söyle bakalım” demiş. Kuş birazda böbürlenerek; “Allah için, sanki o iki öğüdü tuttun da benden üçüncüsünü mü istiyorsun!.” diye çıkışmış ama devam etmiş; “Uykuya dalmış bilgisiz ve ilgisiz bir kişiye, öğüt vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Ahmaklık ve kör inanç yırtığı kesinlikle yama tutmaz!” Diye sözlerini tamamlayıp uçup gitmiş. “Tarih tekerrürden ibarettir!” Sözü ne yazık ki çoğu zaman doğru çıkıyor. “Anlatılanlardan, hatta yaşananlardan hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?” sözü de o nedenle doğrudur. Öykümüzde anlatıldığı gibi, daha fazla söze ne gerek var, kuş her şeyi zaten söylemiş. Onun için vakti zamanında, boşuna “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!” denmemiştir, hemen anlaşılacaktır!..