Hiç sevmeyiz aslında uzun başlıkları ama bugünlük böyle oldu mazur görün.
“Başkanlar” dedik, sadece “başkanlar” değil kastımız, siyasilerin tümü.
Hatta Cumhurbaşkanı’na kadar uzanabiliriz, bakanlara, bakan yardımcılarına, büyükşehirlerden tutun küçük şehir belediye başkanlarına….
Bilumum bürokratlara, valilere, kaymakamlara…
*
Basın dilimize yerleşmiş bi kere.
Ama geniş mi geniş yelpaze.
Yazılı, görsel diyorduk uzun süre.
Bir de dijitali çıktı çoktan sektöre.
Medya kelimesi de kullanılıyor ama ısınamadık bir türlü bu kelimeye.
Basın dedik mi anlayın derdimizi hele.
*
İki cenahtan girizgah böyle oldu, muradımıza gelelim.
Basın ne kadar kaale alınıyor siyaset sahnesinde?
Öylesine bölündü ki o taraf bile.
Yandaşı var, muhalifi var, ortası ve merkezi eskiden vardı, şimdi merkez medya falan da yok…
Taraf olmayanın bertaraf olma korkusu mu?
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar endişesi mi?
Yok canım artık direkt gözaltı falan oluyor, gecenin bir vakti kapınıza geliveriyorlar, kovma bile aranır oldu.
Haliyle basının hali perişan.
Artık gazete satan bayi bile bulamıyorsunuz koca kentlerde.
Hadi bakalım arşınlayın sokakları, eskiden gazete satın aldığınız hangi bayi veya bakkalda gazete var şimdi?..
Büyük marketlerle bazı benzinliklere sıkışıp kaldı gazete satışı iyi mi?
Yerelleri bir kenara koyun, koca Sözcü ve Hürriyet gibi gazeteler 100 bin satış rakamların çok çok gerisine düştü ki zamanında milyon satıyorlardı.
En çokları bu; abonelikle şişirilen, sağa sola reklam bülteni gibi atılanları es geçin.
Velhasıl yine de basın basındır.
Dijitali, görseli, yazılısı…
Artık haber siteleri anında haber farkıyla çok daha etkin bir görünüm arzetse de ulusal basının hali böyleyken yerel basının hali nicedir sormayın gitsin.
*
Basını ne kadar kaale alıyor siyasiler?
Örneğin Sayın Cumhurbaşkanı; ulusal gazeteleri her sabah önüne koyup yandaşı, muhalifi hepsine bir göz gezdiriyor mudur?
Ankara açısından söylüyoruz, Türkiye’nin önde gelen haber sitelerine şöyle bir bakıyor mudur misal?
Yoksa sadece basın birimleri mi günlük bültenlere göz gezdiriyorlar, özet sunum falan mı yapıyorlar ve makama arz ediyorlar mıdır?.. Yoksa koca bir “adam sendee” mi!
Veya bakanlar…
Ortalık kaynıyor, İçişleri-Adalet-Sağlık Bakanlarımız misal… Bugünlerde kendileri yelpazenin tüm gazetelerine sabahları göz atıyorlar mıdır; en önemli ve ciddi haber sitelerine birkaç tıklama yapıyorlar mıdır?..
Yoksa danışmanlara havale mi?
Sıralamayı uzatın uzatabildiğinizce…
Valiler, kaymakamlar…
Hele hele halkla birebir ilişkide olan belediye başkanları…
Ki onlar için yerel basın çok çok daha önemli.
Hangisi sabah tüm gazeteleri önüne koyup, sayfaları çevirip kentin sesine kulak veriyorlar; özellikle il bazında önemli ve ciddi haber sitelerini takip ediyorlar?
Kendinin okuması başka.
Danışmanın, ilgili birimdeki görevlilerin okuması başka…
Merak bu işte, öylesine aklımıza geldi…
Bu arada tüm sitelerin takibi mümkün değil, ki maalesef o mecra inanılmaz kötü şekilde silah olarak da kullanılıyor, nice haber(!) sitesi(!) borazancılıkla tetikçilik yapma arasında gidip geliyor, günü gününe uymayan var, dedikodu kazanına kaynar su boşaltan var, ratinge oynayan var…
Onları ayırın bir kenara…
İlin valisi, ilin kaymakamları, ilin belediye başkanları sabah işe dalıp gitmeden bulundukları bölgenin haber sitelerine bakıyorlar mı, önlerine gazeteleri açıp bir göz gezdiriyorlar mı, yerel basın maalesef çoğu zaman bülten halinde ama yine de kentin sesidir onlar, çok önemlidir yorumlar, eleştiriler…
Kaale alıyorlar mı; teee Cumhurbaşkanlığı makamına kadar gidelim…
Dayanılmaz hafiflik hissediyor musunuz?..
Biraz basına baksalar pek çok yanlış bıçak gibi kesilecek…
Gibi gelmiyor mu sizlere de; yoksa biz mi çok iyimseriz ne dersiniz?
Zira kurumların birim sorumluların basın taraması başka; valinin veya emniyet müdürünün veya belediye başkanının kendisinin gazeteye veya haber sitesine bakması başka!
Ne diyelim işte; aklımıza geçmiş bir belediye başkanımız geldi, polemik yaratmayalım isim vermeyelim de bir yazımıza ne sitem etmişti ne sitem…
Sonra konuşmalar tuhaflaşınca sormak zorunda kalmıştık “Başkanım siz yazımızı okudunuz mu” diye…
Okumamış iyi mi; birileri söylemiş, Başkanımız köpürmüş..
Basın hafif midir?
Taşı gediğine koydu mu ağır mı ağır mıdır; takdir sizin.