AYDINLIK GELECEĞİMİZİN TOHUMLARI ATATÜRK BİLİNCİYLE AŞILANMALIDIR..

Türkiye’de çok uzun yıllar burjuva diye adlandırılan kent zenginlerinin, para babası tüccarların çocukları Fransa, İngiltere, Amerika gibi ülkelerin ünlü üniversitelerinde öğrenim görüyordu. Bu durum 1980’lere kadar süregeldi. 1930’larda başlayan bu süreç nedeniyle doğal olarak devletin üst düzey yöneticileri, milletvekilleri, iktisatçılar, politikacılar da onlardan çıkıyordu. Aslında aynı düzen mutasyona uğramış haliyle ve birazda evrilmiş olarak bugün de sürmektedir. Ama şimdilerde o yurt dışında eğitim almış çocukların yerini vasıfsız yandaşlar, onların niteliksiz yakınları, akrabaları, çıkar sağlayanlar gruplar almıştır.  Sonunda, bu düzen toplumun sabrını taşırmış olmalı ki üç beş kişi bir araya geldiğinde birbirinin ardınca sorular sıralanıyor: Neden ekonomi can çekişiyor, üniversite sayısı 200’ü aşsa da eğitimde beklenen verim alınamıyor, yoksul daha yoksul olurken ülkede milyarder sayısı giderek artıyor?  Elbette bu çöküşte işe yarayanın yerine kayırılanın oturtulmasının etkisi daha büyük değil midir? 

Her iyi girişimde yetkin insanların adı vardır. Kötümserliğe kapılıp ülkemizin en dar günlerinde halkımızın arasından Atatürk gibi bir dehanın çıktığını unutmayalım. Bugün de Nobel Bilim Ödülü’nü alan Aziz Sancar, korona salgınına karşı aşı bulan Özlem Türeci, Uğur Şahin gibi adlarla övünüyoruz.  Gençlerin arasından, elinde üniversiteye hazırlık kitaplarıyla kırlarda dolaşan çobanların çıkması gelecek aydınlığıdır. Ruhları karanlık, ağızları bozuk, üstelik kendini din bilgini sayanların, Atatürk’ün adını silmeye kalktığı, onlara yakınlık duyanların da duymazdan geldiği yurdumuzda, bilim insanı Sancar, “Yaşadığımız ülkede Atatürk’ü tanımayan bir kişi varsa görevimizi yapmıyoruz demektir” diye seslenmekte hatta haykırmaktadır. Ömrünü laboratuvarlarda geçirip 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanarak ülkemizi onurlandıran Sancar, aklı Atatürk bilinci donanımlı bir bilge değil de nedir?..

Ödül simgesini, Anıtkabir’e “Bu madalyayı Atatürk’e, onun silah arkadaşlarına ve Cumhuriyeti kuranlara armağan ediyorum!” diye sunan Sancar, gazeteci Özlem Yüzak’ın sorusunu, tarih kitaplarının ilk sayfalarında yer alması gereken şu sözlerle yanıtlamıştır:  “Atatürk ve Cumhuriyetin devrimlerine çok şey borçluyum. Düşünün bir; Sakarya Savaşı’nın en çetin günleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eğitim reformu üzerinde tartışılıyor. Çünkü biliyor Atatürk, bu ülkede eğitim ön plana çıkarılmazsa bir yere varılamaz. Bunu hayranlıkla karşılamamak mümkün değil. Tüm bunlar bugün için de geçerli. Eğer Türkiye eğitime gereken önemi vermezse, kalkınmasını eğitim üzerine kurgulamazsa uluslararası arenada refah seviyesini artırması mümkün olmaz. Ailemden büyük destek gördüm ve Türkiye’de harika öğretmenlerden çok iyi bir eğitim aldım. Bu ödül gökten inmiş bir ödül değildir, çok çalışmanın ve iyi eğitimin sonucudur.”  TÜBİTAK, genç bilim insanlarına “Prof. Dr. Aziz Sancar Doktora Sonrası Araştırma Bursu” verileceğini açıkladı. Bu bursla, bilim temelli bilgi ve teknoloji üretimi, bunun için gereksinim duyulan nitelikli insan kaynaklarının gelişimini gerçekleştirmek amacı güdülüyor.  Edindiğim bilgilere göre; Burstan, çalışmalarını Prof. Dr. Aziz Sancar’ın akademik danışmanlığında, onun araştırma laboratuvarında sürdürmek isteyen tıpta, eczacılıkta doktora derecesi kazanan genç bilim insanları yararlanabilecek. Burs, iklimlerin değiştiği, denizde buzulların eridiği, ırmak yataklarının kıraç topraklara döndüğü, yaşam düzenini bozan korona salgınının her gün milyonlarca can aldığı bu vurgun döneminde, çağdaş eğitim anlayışıyla yetişen genç bilim insanlarına, toplumu esenliğe erdirecek çözüm ortamı sağlayacaktır. Bu bariz örnekten görüleceği üzere Türkiye’nin aydınlık geleceğinin tohumları her türlü olumsuzluk ve engellemelere rağmen atılmakta ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE demenin haklı ve gurur dolu sebepleri hiç kaybolmamaktadır!..