Yazımın başlığındaki sözü; Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Cumhurbaşkanı merhum Celal Bayar söylemiştir. Evet, gerçekten devir artık Atatürk'ü sevme ve ona sarılma devridir. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin!..
Bu yıl içerisinde geride bıraktığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda gerçekleştirilen kutlama tören ve etkinliklerinde ulusumuzun coşkulu katılımı, gösterdiği Atatürk sevgisi ve bağlılığı bizlere bir kez daha göstermiştir ki; Ulusal kurtuluş savaşımızın başkomutanı, cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk salt sevenleri, ona gerçekten bağlı olanların yanı sıra onu sevmeyenler, hatta ondan nefret edenlerce de artık kaçınılmaz olarak baş tacıdır. Çünkü ATATÜRK, adına Türkiye Cumhuriyeti denen devletin ve bu devletin yurttaşları olan bu toplumu oluşturan bireylerin gerçek anlamıyla ifade edersek TÜRK ULUSUNUN asla reddedilemeyecek ve vazgeçilmeyecek lideri, ölümsüz önderidir!..
Bu kesinlikle yadsınamayacak gerçeğin artık herkes farkındadır, diye düşünüyorum. Bir fani olarak aramızdan ayrılışının yaklaşık üç ay sonra yani 10 Kasım 2024' de 86. ölüm yıldönümünde Atatürk'ü rahmet ve minnetle bir kez anmaya hazırlanırken O'nu aynı zamanda anmanın ötesinde hala özlemle aradığımızı da bilhassa belirtmekte ve de vurgulamakta büyük önem ve yarar görüyorum. Bugün itibarıyla bir daha belirtmek isterim ki, Atatürk sevgisini ve O'nun kurtarıcımız ve Cumhuriyet'in banisi olduğuna inançlarını artan bir coşkuyla toplumun tüm kesimlerine ne denli yansıdığını büyük bir kıvançla açıkça gözlemlediğimizi düşünüyorum. Ancak bunun yanında, önceki yıllarda gerçekleştirilen bazı kutlama tören ve etkinliklerinde sergilenen tüm ciddiyete karşın, bu türden etkinlikleri içten gelen bir inançtan çok, bunu bir görev olarak yapanların mevcudiyetini de gözlemlemenin üzüntüsünü buruk hüznünü gözlemlediğimi de bilhassa vurgulayarak belirtmek isterim…
Ama yine de yakın geçmişte maalesef yaşadığımız o, Atatürk'e alçakça dil uzatan, O'na haince yalanlarla iftira edip hakarete yeltenenlerin bu önümüzdeki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama tören ve etkinliklerinde epeyce azalmış olmasını hatta hiç olmamasına dilediğimi ve beklediğimi o gafillerin seslerinin büyük ölçüde kısılmış olacağını ummakta, beklemekteyim. Çünkü özde Atatürk karşıtı tescilli o yobaz güruh ve onların ardışık ve de psişik yandaşları olan gözü dönmüş salyalı Atatürk düşmanlarıyla yakın geçmişteki gibi ittifak yapmanın onlarla kol kola girmenin bu defasında hiçbir işe yaramayacağı gerçeği bu kez umarım apaçık biçimde görülmüş ve de ispatlanmış olacaktır. O nedenledir ki dünün siyasal İslam gömleğini gururla giymiş ‘zavallı politik figürleri’ bugün için herkesten daha fazla 'Atatürkçü kesilme' gereksinimi içine girmek zorunda kalacaklardır hatta kalmışlardır, diye düşünüyorum…
Tüm bunları gördükçe ve gözlemledikçe aslına bakarsanız "Kırk yıllık kani olur mu yani!" özdeyişinde ifadesini bulan ‘mutlak hakikatten’ de anlaşılacağı üzere 'ben o safra dolu güruhun 50 sene boyunca her sabah Anıtkabir'e gidip Atatürk'ün mozolesi önünde durup O'nun manevi huzurunda binlerce kez saygı duruşunda bulunsalar dahi samimi biçimde gerçekten Atatürkçü olacaklarına kesinlikle inanamıyorum, inanmıyorum!..'
O yüzdendir ki, önümüzdeki günlerde yani 13 gün sonra kutlanacak 30 Ağustos zaferinin 102. yıldönümünde rahmet ve minnetle bir kez daha andığımız ulu önder Atatürk'ü sevmenin ona saygı ve minnet duymanın aslında YÜCE TÜRK ULUSUNUN onurlu bir ferdi olarak 'MİLLİ BİR İBADET' olduğunun daima bilincinde olmalı ve o bilinci asla yitirmemeliyiz!..
Yorum yapın