Bu yaz yine epey ama epey sıcak geçiyor. Ancak sonbaharın serinletici etkisini bekleyenler bu yıl hayal kırıklığına uğrayabilir. Son yıllarda iklim değişikliği nedeniyle hava sıcaklıklarında gözle görülür bir artış yaşanıyor ve bu durum, sadece yaz aylarını değil, tüm mevsimleri etkisi altına alacaktır.
Bunu sadece ben değil uzmanlar da bunu söylüyor ve yaklaşan sonbahar anlaşılan o ki epey sıcak geçecek.
Özellikle Akdeniz bölgesi başta olmak üzere, birçok yerleşim yerinde sıcaklıklar normalin üzerinde seyrediyor. Geçmişte sonbaharın başlamasıyla hissedilen serin hava ve yavaş yavaş dökülen yapraklar, yerini hala yaz mevsimini aratmayan sıcaklıklara bırakmış durumda. Bu yıl da benzer bir tablo ile karşı karşıyayız. Meteorolojik veriler, sonbahar aylarının uzun yıllar ortalamasının üzerinde sıcaklıklarla geçeceğini öngörüyor.
Bu durumun başlıca sebebi, küresel ısınmanın etkisiyle dünyanın genel sıcaklık ortalamalarının artması. Özellikle karbondioksit ve diğer sera gazlarının atmosfere salınımının hızla artması, gezegenimizin doğal dengesini bozmuş durumda. Bunun bir sonucu olarak, mevsim geçişleri daha belirsiz hale gelirken, aşırı sıcaklıklar ve kuraklık gibi ekstrem hava olayları da daha sık görülmeye başlandı.
Sonbaharın, yazın kavurucu sıcaklarından sonra bir rahatlama dönemi olması beklenirdi. Ancak bu yeni normalde, daha önce alıştığımız hava koşullarının yerini, öngörülemeyen ve daha zorlu koşullar alıyor. İnsanların bu değişen iklime ayak uydurması, sadece bireysel anlamda değil, toplumsal ve küresel ölçekte de acil önlemler alınmasını gerektiriyor.
Bireysel olarak da yaşam tarzımızı iklim dostu hale getirmek, bu sorunun çözümüne katkıda bulunmamızı sağlayabilir. Sera gazı emisyonlarını azaltmak, su tüketimini optimize etmek ve enerji verimliliğine önem vermek, atabileceğimiz küçük ama önemli adımlar arasında yer alıyor.
Tabi ki bu yeni normalin getirdiği zorluklarla başa çıkabilmek için hem bireysel hem de toplumsal olarak harekete geçmemiz gerekiyor. Doğanın dengesi bozulurken, bizler de ona uyum sağlamak zorundayız. Ancak bu uyum sürecinde, doğaya ve çevreye daha duyarlı bir yaklaşım benimsemek, geleceğimiz için en akılcı yol olacaktır.
Saygılarımla.
Yorum yapın