ATATÜRK DÖNEMİ KALKINMA POLİTİKALARI

Kurtuluş Savaşı yıllarında buğday üretimimiz, ihtiyacımızı karşılamıyordu. Şekeri
ithal ediyorduk. Milli sanayimiz yoktu. İzleyen yıllarda, kısa sürede buğday
üretimi artırılıp ihraç eder seviyeye çıkarıldı. Kurulan şeker fabrikalarıyla şeker
ihtiyacı karşılandı. Kısa sürede sanayileşme ve kalkınmada dünyaya örnek olduk.
Dışa bağımlılık bitirildi. Türkiye’nin kendi kendine yeten bir ülke olduğu, ders
kitaplarında anonim cümleydi. Atatürk sonrasında ise Türkiye yeniden dışa
bağımlı hale geldi. Tahıl ambarı olan ülkemiz buğday ithal eder oldu. Şeker
fabrikalarının özelleştirilmesinin de bir sonucu olarak şekerde önemli ölçüde
dışa bağımlı hale gelindi. Birinci Dünya Savaşı bitiminde Avrupa ülkeleri çok ağır
ekonomik krizler yaşamaktaydı. Tarihe “Büyük Buhran” olarak geçen bu
dönemde fiyat artışları İngiltere’de yüzde 242, Fransa’da yüzde 357 idi.
Savaştan çıkan bu ülkelerde görülen orandan çok daha fazlası, son dört ayda
Türkiye’de görüldü. AKP iktidara geldiğinde bir dolar 1.60 iken bugün 10 katını
aştı, 17.50’ler düzeyine erişti. Bu dönemde Merkez Bankası rezervleri eridi, eksi
rezervlere düştü. Anımsayalım, 1929-1935 döneminde dünyada sanayi üretimi
artış hızı yüzde 19 iken Türkiye’de yüzde 96 olmuştur. Mustafa Kemal
Atatürk’ün yoktan var ettiği Türkiye Cumhuriyeti, dünyanın saygın ülkelerinden
biri, dünyanın 11. büyük ekonomisidir. AKP döneminde, özellikle son yıllarda
Türkiye ekonomisi saygınlığını, güvenilirliğini yitirerek ekonomik büyüklük
olarak 16. sıradan 22. sıraya gerilemiştir. Ekonomi, var oluş veya yok oluş
nedenidir, kısaca her şeydir. Yaşamak ve mutlu olmak için gerekenlerin
tamamıdır. Tarım, ticaret, hizmet, sanayi, istihdam demektir. Türkiye’de,
1931’de, kalkınma planının hazırlıklarına başlanmış, 1933’te tamamlanarak
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı adıyla uygulanmıştır. Bu kapsamda 1933’ten
1938’e dek 20 fabrika kurulmuştur. Bunlar öz kaynaklarla, borç almadan
yapılmıştır. AKP döneminde ise Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan bu fabrikalar
özelleştirilmiş, yok edilmiştir. Bugünkü krizin bir nedeni de yanlış özelleştirme
politikalarıdır. 1923-1938 yıllarında sadece 1925 yılı hariç, hazırlanan bütçeler
fazla vermiştir. 1925’te bütçenin açık vermesinin nedeni; çiftçiye, köylüye
zulmeden mültezimler eliyle toplanan, tarımsal üretimin artışına engel olan
Aşar Vergisi’nin kaldırılmasıdır. Aşar Vergisi; dolaysız vergilerin yüzde 48’ini,
kamu gelirlerinin toplam yüzde 28. 6’sını oluşturan bir vergidir. Bütçede
böylesine yüksek bir orana sahip olsa bile, Atatürk bu vergiyi kaldırmıştır.
Günümüzde ise bütçe gelirlerinin binde 3’ünü oluşturan vergiler
kaldırılmamaktadır. Oysa çiftçiyi korumak, milli tarım üretimini desteklemek
adına böyle bir karar alınsa, çiftçi mazotu yüzde 42 daha düşük fiyatla
alabilecektir. Atatürk döneminde Türkiye ortalama yüzde 10’un üzerinde

büyürken CHP’nin tek başına iktidar olduğu 1923-1950 döneminde ortalama
yüzde 8. 1 büyümüştür. AKP’nin iktidar olduğu 2003-2022 döneminde ise
ortalama büyüme hızı yüzde 4’tür. Ekonomide çıkış için, 1923-1950 yıllarındaki
Atatürk’ün kalkınma iktisadi politikalarının hayata geçirilmesi gerekir. Bu
dönemde yani 1923’den 1950 arası dönemi kast ediyorum. Bu süreçte 1938’e
kadar bizzat Atatürk’ün uyguladığı daha sonra da 1950’ye kadar CHP’nin tek
parti iktidar döneminde uygulanan denk bütçe politikasın aynen uygulanmış ve
Türkiye ne bütçe açığı ne dış ticaret açığı vermiştir. Açın bakın Cumhuriyet
dönemine dair yazılan tüm tarih kitapları aynen öyle yazmaktadır!..