Bugün sizlere ilk kez beş yıl önce kaleme aldığım 'gazeteciliğe ve bu meslekte bana dair' bir yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Artık kesinlikle eminim, bizim camiada, 35 yılı aşkın bir süreçte içinde olduğum Balıkesir basınında ya da moda deyimiyle medyasında birisi başarılı olur, biraz sivrilir, göze batar veya parlarsa, ciddiyet ve tutarlılık gösterip biraz kariyer yapmaya başlarsa, kem gözler hemen onu görür ve hemen kendisi gibi olan birbirilerine sorarlar; “Onun arkası sağlam mı, sağlamsa ne kadar sağlam, ne kadar ve nereye kadar dayanır, direnç gösterir, arkasında kim veya kimler var?..”

Bazen de adamın sağlam olup, olmadığına, gerçekten adam olup olamayacağına bakmazlar, sadece arkasında biri veya birileri var mı, dayanağı, ağabeyi, dayısı, koruyanı kollayanı yani hamisi var mı, ona bakarlar ve arkasında duranın sağlam durup durmadığını, ne kadar sağlam olduğunu sorarlar, sorgularlar. Eğer, arkasında duran biri yoksa veya arkasında duran yeterince sağlam değilse, ensesi kalın değilse, hemen uğraşmaya, saldırmaya başlarlar. Bu türde sorgulamalar 35 yılı aşkın bir süredir içinde olduğum gazetecilikte benimle ilgili de yapılmış ve halihazırda değişik vesilelerle halen de yapılmaktadır...

Ne bu dünyada ne de ahir dünyada, değil yüzünü görmek veya sesini duymak istemediğim, suretinin dahi hatırlatılmasından ifrit olduğum, tiksindiğim, onlarla birlikte geçen günlerimi, yaşamımın kayıp günleri ilan ettiğim birileriyle o diğerleri, inanın benim nazarımda Belediye tarafından itlaf edilmesi gereken dört ayaklı yaratıklardan farksızdır. Gerçi, Belediyelerin yıllar önce, köpekleri itlaf etmesi, yapılan yasal düzenlemeyle yasaklandı. Şimdi, onun yerine kısırlaştırma uygulaması yapılıyormuş. Böyle bir yola başvurulursa onlarında körleşmiş insaf ve vicdanları, gerçekleri göremeyen gözleri ile hissedemeyen duyu organları kısırlaştırılabilir, diye düşünmekten kendimi alamıyorum!..

Yukarıda üstü kapalı, ima yoluyla ve dolaylı tarafından tarif etmeye çalıştığım, o malum zat-ı muhteremler ve onların çevresinde her daim mevcut olan şer, bela takımı, yıllar yılı benim hakkımda; ‘Acaba arkasında kimler var, arkası gerçekten sağlam mı?’ Diyerek daima merak içinde olmuşlar, araştırmışlar, soruşturmuşlardır. Çoğu kez de, arkamda sağlam duran birilerinin olduğunu öğrenince kuyruklarını kıstırıp kaçmışlar, arkamda veya yanımda, belki de o an için, yani bazen de arkamda veya yanımda kimsenin sağlam durmadığını öğrenince ise ellerinden geleni, artlarına koymaktan geri kalmamışlar, her türlü kötülüğü, fitne ve fesatlığı yapmaktan geri kalmamışlardır!..

Onlar gibilerinden yıllar boyu dedikodu boyutunun da ötesinde, fiilen her türlü kötülüğü, fitneliği, fesatlığı, hasetliği ve namertliği görmüşümdür. Onlar açısından, bu durum çok başarılı sonuçlar getirmese de, 35 yılı aşkın meslek hayatım buyunca onların iftira ve karalamaları yani fenalıkları benim üzerinde etkili olmuştur. Geçmişte bazen dolaylı da olsa, onların olmadık hakaretleri, hatta fiili saldırıları olmuş, rızkımla, ekmeğimle oynamaya bile yeltenmişlerdir. Kursağımdan giren bir tek lokmaya dahi adice kahpece göz dikmişlerdir!..

Tüm bu yaşadıklarım da arkamda bana inanan, güvenen ve destekleyen birileri olduğuna inandığım dönemlerde olagelmiştir. “Zikri’nin arkası sağlammış, galiba onun arkasında dik duran birileri var!” denildiği zamanlarda, yaşadıklarıma baktıkça  ”Birde arkamda birileri olmasaydı, halim nice olurdu?” diye kendime sormadan ve düşünmeden edemiyorum, doğrusu!.

Her neyse! ‘Meslek yaşamımın kişisel özeline dair’ bugün bu sütunlarda tüm bunları yazmamın nedeni şudur; “Zaman ve devran değişse de kötülerin rolleri yeni sahiplerine verilse de, benim açımdan pozitif anlamda değişen bir şey olmuyor” sizin anlayacağız!..

Onlara son sözüm şudur; Bana karşı uzun yıllar önce başlattığınız imha operasyonunu (!) tamamlamadan, sakın ola ki asla yarım bırakmayın! Hali hazırda eskisi gibi arkamda duran çok sağlam dayanaklarım da yokken elinizden geleni ardınıza koymayın! Şu anda yazılarımı özgürce yazdığım gazetem ile birkaç sıkı dostum, arkadaşım ve kardeşim bana yetiyor. Yüce Yaradan ve kendimden başka kimseye güvenim ve inancım yok! Tam zamanıdır, hodri meydan, başladığınız işi bitirin, cesaretiniz ve gücünüz varsa, kötü olmaktan vazgeçmediyseniz eğer, saldırın, saldırabildiğiniz kadar! Bugün tüm bunları neden yazma gereği duyduğumu merak edenleriniz mutlaka olacaktır. Hemen anlatayım; Bu meslekte, feyz alacağımız, güç bulacağınız büyüklerimiz yani hakiki değerlerimiz o kadar azaldı ki, hiç kalmadı desek yeridir!..

O yüzden ‘gazetecilikte yozlaşma’ diz boyunu geçer hale geldi. Günümüzde gazetecilik mesleği, maalesef ‘arkası sağlamların değil, yandaşı sağlam, dalkavukların, yalakaların mesleği haline geldi!’ O yüzden tüm bunları yazma gereği hissettim. Unutmayın, benim arkam sağlam olmadığı anlarda dahi daima ensem kalındır!

O enseye de bir kerecik bile patlatmakta gerçekten yürek ister, yani sıkar biraz!..