Halk arasında bir laf vardır derler ki: “yaş yetmiş iş bitmiş.” Aslında yaş dediğimiz olguyu, yetmiş yaşına gelmeden, altmış beş yaşında yok saymışlar. Altmış beş yaşına geldiğimizde yaşlılık aylığı bağlıyorlar. Aile yardımı yapıyorlar. Yaşlılık planlamasına alıp ücretsiz ulaşım kartı veriyorlar. Elin ayağın tutuyor ve gayet sağlıklısın. Olsun! Evde yine de sağlık hizmetine kadar alıyorsun.
Sonra Pandemi döneminde olduğu gibi seni sokağa çıkarmıyorlar. Sen altmış beş yaş üstüsün kendine artık dikkat edeceksin. "Devlet sana tüm olanakları sunuyor, otur oturduğun yerde" diye ev mahpusluğuna maruz bırakıldıklarına hepimiz şahidiz. Buna da eyvallah da ya sonra… Elin gavuru Altmış beş yaz üstüne geldiğinde tüm dünyayı gezerek, sözüm ona yaşlılığın getirmiş olduğu hayatın son demlerini mutlu ve mesut yaşarken, bizim altmış beş yaş üstleri parklarda güvecin besliyor torun gezdiriyor.
En önemlisi de altmış beş üstünü eve hapseden parklara ve yaşlılık moduna sokan siyasi otoritelere sözüm. Bir bakınız! Bizi yönetenlere. Cumhur başkanımız 70 yaşında. En büyük yardımcısı ve destekçisi sayın Bahçeli 76 yaşında. Meclis başkanı sayın Kurtulmuş 65 yaşında. Ve meclisin çoğunluğu yaşlılar kulübü olmuş durumda. Yüce meclisimizde sadece 8 Milletvekili 18-29 yaş aralığında.
Halbuki gençlik başımızda duman olmalıydı. Bir çağ açıp bir çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığında kaç yaşındaydı? Topluma, kendimize ve milletimize en verimli olacağımız yaşlar gençlik yaşları kan kaynayacak. Koca koca insanların akil hocalarıyla memleketi uçuruma sürüklediği zamanlardan geçiyoruz. Yüzlerce kişilik danışman ordusu ile hizmet vermeye çalışan altmış beş yaş üstü dedelerimiz artık bırakın şu siyaseti. Japon yapıştırıcılarıyla oturduğunuz şu koltuklardan bir kalkın lütfen!
Muhteşem bir Türk gençliği var arkanızda. Onlara güvenemeyip de kimlere güveneceğiz. Çıksın otuzlu yaşlarında hiçbir şaibeye, hiçbir karanlık işlere bulaşmamış bir genç insan. Alsın götürsün memleketi. Toy demeyin tecrübesiz demeyin. Hata yapacaktır, yanlış kararlar alacaktır ama inanın sizden daha başarılı olacaktır. Eminim şu an ki yönetimden daha iyi yönetecektir. Güvenin şu gençlerimize.
Koltuğa oturanın bir daha kalmadığı devir bitsin artık. Yandaşlık bitsin, kayırmaca bitsin vakıflar yerine hazine kazansın. Vakıflar demişken ne iş yaparlar bu ülkede? Gerçekçi olalım! Yüzlerce sayacağımız vakıflar, milyon dolarlar aktarılan vakıflar, bugüne kadar kime ne fayda sağladı. Yoksul çocuk okuyacağız Süleymancılar, çocuğum ilim irfan öğrenerek hayata atılsın Menzilciler. Güvenilir bir yuvaya teslim edeyim Ensarcılar. Hepsi din sömürüsü ile çocuklarımızı bizden çalmadılar mı? İstiyorsun ki çocuğum müsbet ilimleri öğrenirken ilim, irfan ve itikat da öğrensin. Ama sonuçta birer Tarikat üyesi olarak yetişiyor.
Para toplarlar, yardım toplar ve yardımlar gerçek sahiplerine ulaşmaz. Topladıkları paranın da kaynağına inemezsiniz. Topladıkları paraları kendi bağlı bulundukları vakıf ve derneklere aktarırlar. Siz yardım ettim, sadaka verdim, günah benden gitti diye kalbiniz mesut huzur içinde hayatınıza devam ederken, o para birlerinin cebine çoktan inmiştir.
Ülkemiz gerçeğini Neyzen Tevfik özetlemiş; “Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami. Geldikleri gibi gitmediler; Kimi itini bıraktı, kimi bitini, kimi de...Yoksa bu kadar soysuzun bizden olması mümkün değil.”
Sağlıcakla…
Saygılarımla
Osman Köse
Yorum yapın