Beni bilenler bilir, yazılarımı günü gününe takip ederek okuyanlar hemen anımsayacaklardır. Gerçekten ‘zaruret hasıl olduğunda’ kıssadan hisse kapılacak, ibretlik kısa öyküler veya fıkralarla anlatmak istediğimi, vermek istediğim mesajı daha iyi verdiğime inanıyorum. O nedenle bugün sizlere anlatacağım; “Hazin bir gaflet öyküsü!” başlığıyla gerçekten ‘hazin bir gaflet öyküsünü’ sizlere aktaracağım; Günün birinde, bir hükümdarın sarayında, yapılan dedikodular ile fitne, fesat ve haset, adeta kol geziyormuş. Birbirini kıskançlıktan çekemeyen ve yok etmek için fırsat kollayan iblis karakterli bu saray takımına karşı hükümdar da çaresiz kalıyor, onların birbirleriyle didişmelerini görmezden geliyormuş. Günlerden bir gün, hükümdar rahatsızlanmış ve yatağa düşmüş. Ölümü bekleyen hükümdar, kötülüklerin efendilerine rahmet okutacak, saray takımını yanına çağırmış ve şöyle buyurmuş; ‘Ölmeden tüm ülkemdeki halkıma duyurun ki, benden sonra artık hükümdarlık, babadan oğula geçen bir saltanat olmaktan çıkacak. Hükümdar olmak isteyenler aday olacak, adaylar arasında yapılacak seçimde, en fazla oy alan ilk üç kişi, saraydaki bilgeler huzurunda sınava girecek ve kendilerine üçer soru sorulacak. Soruların tümünü doğru yanıtlayan yeni hükümdarınız olacak!’ demiş. Hükümdarın bu buyruğuyla şaşkına dönen, kötülerin ve kötülüklerin efendilerine rahmet okutacak iblis karakterli saray takımı, hemen toplanıp, hükümdarın bu beklenmeyen buyruğu ve bir anlamda vasiyeti karşısında, ne yapacaklarını aralarında tartışmaya başlamışlar. Daha önce birbirlerinin her fırsatta adeta kuyusunu kazan, altını oyan, her türlü dedikodu ve iftiralarla birbirlerini karalayan ve yok etmeye çalışan o saray takımı, sonunda, fikir birliğine varmış ve anlaşmış. Saray takımını oluşturanlardan her biri, hükümdarın buyruğuna uygun olarak, hükümdar adayı olmaya karar vermiş. ‘Nasıl olsa, adaylardan biri yapılacak seçim ve ardından gerçekleştirilecek bilgeler sınavını geçerek hükümdarlık koltuğuna oturacak.’ düşüncesiyle böyle bir ortak karara varılmış. Hükümdarın buyruğu gereği, küçük ülkenin her diyarına haber salınmış, duyurular yapılmış ve hükümdarlığa aday kim varsa, ortaya çıkması istenmiş. Ahali, böyle bir duruma alışık olmadığı için, önce çok şaşırmış ve doğrusu ortaya çıkıp, ‘Ben adayım’ demeye çekinmiş. Ancak bir süre sonra ahalinin içinden sayıları çok fazla olmasa da cesaretini toplayıp, ‘Ben hükümdar adayı olacağım.’ diyenler ortaya çıkmış. Hükümdarın sağlığı gitgide kötüleştiği sırada, nihayet seçim sandığı, daha doğrusu, topraktan yapılma, koca bir küp, sarayın önündeki meydana konulmuş. Saray takımı dahil, hükümdarlığa aday olanlar, seçim sandığının, pardon(!) seçim küpünün etrafına toplanmışlar. Ahalide meydanda toplanmaya başlamış, oy kullanma işlemlerinin başladığı duyurulmuş. Okuma, yazması olanlar, kendilerine verilen kağıt parçalarının üzerine hükümdar seçilmesini istedikleri isimleri yazarak, seçim küpünün içine atmaya başlamışlar. Okuma ve yazması olmayan ise, dilsizler arasından seçilen hattatlara oy vermek istedikleri hükümdar adayının ismini kulağına söyleyerek yazdırıyorlarmış. Akşam olmuş, hava kararmış ve oy kullanma işlemlerinin sona erdiği duyurulmuş. Oyların atıldığı kocaman seçim küpünün etrafına, güvenilir muhafızlarda oluşan bir grup yerleştirilmiş ve ertesi sabah gün ağarınca oyların sayılacağı bildirilerek, herkesin dağılması istenmiş. Muhafızlar, sabah kadar gözlerini kırpmadan, atılan oyların bulunduğu, seçim küpünün çevresinde nöbet tutmuşlar ve kimseyi yaklaştırmamışlar. Sabah olmuş ve herkes tekrar seçim küpünün etrafında toplanmaya başlamış. Oyların sayımını, ‘hile karıştırılmasın, tarafsız olsun’ diye komşu ülkeden gelen hattat, katip ve bilgelerden oluşan bir heyet gerçekleştiriyormuş. Oyların sayımı tamamlanmış ve sonuçların açıklanması beklenmeye başlamış. Hasta Hükümdarın en güvendiği veziri, sonuçları açıklamak için sarayın balkonuna çıkmış ve yüksek sesle şunları söylemiş; ‘hasta yatağında can çekişen hükümdarımıza beş bin oy çıkmıştır ki, bu sayı halkımızın büyük çoğunlukla mevcut hükümdarımızı desteklediğini göstermektedir. Diğer 36 hükümdar adayının her birine ise, birer oy verilmiştir. Dolayısıyla, hükümdarımız, bu kez seçimle iktidara tekrar gelmiştir.’ demiş ve sözlerini şöyle tamamlamış; ‘Ancak hükümdarımız çok hasta, herkesi onun iyileşmesi için dua etmeye çağırıyorum.’ Bu sırada hükümdar hasta yatağından zorlukla kalkarak balkona gelmiş ve ‘Tanrım bana karşı duyulan güvene ve sevgiye layık olmamı sağla, sağlıklı bir ömür bahşet!’ diye yakarmış. O malum saray takımı ise, birbirlerine dahi oy vermedikleri için avuçlarını yalamışlar ve bir süre sonra saraydan uzaklaştırılmışlar.

Kıssadan hisse kapılacak ibretlik öykümüz bu kadar. Kıssadan hisseyi siz çıkarın, eğer ibret alınacak kıssadan hisseyi çıkaramadı iseniz, ya yazımı tekrar bir hatta birkaç kez daha okuyun ya da yaşadığınız algı, anlama, idrak sorununuzu çözmesi için hemen bir doktora gidin. Eğer doktor da derdinize derman olamaz ise o zaman yapacak tek şey kalmıştır o da önümüzdeki yıl gerçekleşmesi olası bir erken seçimde, o seçimin sonuçlarının açıklaması beklemek yani bir anlamda gerçeklerle yüzleşmek!..