Vergisel veya cezai yönden devlete borcunuz olduğu zaman yandınız.

Habersiz, bildirimsiz şak haciz, tak hesaplarınıza bloke.

Hatta öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki çok cüz’i miktarlarda bile, vatandaş unutmuş olabilir veya ödenmeyecek bir tutar değil, kendisine bildirim gelmediği için gidiyor bankaya işlem yapmaya, çıkıyor karşısına vergi dairesinin blokesi.

Borcu ödemek bir yana bir ton ıvır zıvır işlem cabası.

Ki dediğimiz gibi bildirim gelse ödenecek.

Bildirime rağmen ödenmezse amenna…

Hadi bunların hepsini göz ardı edelim.

İnanılmaz bir vergi yükü ve geliri ile inanılmaz bir ceza geliri arasında (ki yine takip etmişsinizdir medyadan, bu yıl için öngörülen trafik ceza gelirine yılın ilk dört ayında neredeyse ulaşılmış bile) peki devlet kendi borcuna ne yapıyor?..

Şahin mi?

Kaplumbağa mı?

Kamu kurumlarından da vatandaşın alacağı olabiliyor biliyorsunuz.

Belediyeleri bir kenara koyalım, zaten belediyelerden salt muhalefet değil, iktidar belediyelerinin de borcu olmayanı yok ve belediyeleri çatır çatır icraya verip uğraşabiliyorsunuz.

Ama devlet kurumları?

Örneğin A kurumu ile davalık oldunuz, bir alacağınız çıktı devlet kurumundan…

Öyle icraya verme lüksünüz yok hemen.

Önce yazılı bildirim yapacaksınız, talebinizi ileteceksiniz…

30 gün bekleme falan.

Ses çıkmadı mı sonra icraya.

E icraya verdiniz de ne oldu, devlet malı haczedilemez gibi bir engel var karşınızda mevzuat olarak.

Yani icrai olarak yapabileceğiniz işlemler çok sınırlı.

Ona da amenna.

Peki sonuç?..

Yazı yazıyorsunuz; istisnasız %99 verilen cevap şu:

Ödenek yok.

Ala, ne güzel iş.

Kamudan alacağın olduğu zaman devletin dediği “ödenek yok” cevabı pratik olarak şuna dönüşüyor; keyfim olunca öderim.

Hukuki olarak çevirelim:

Ödenek geldiğinde öderiz.

Sonuç olarak…

Devlet alacağına şahin.

Borcuna kaplumbağa.

Tamam faiziyle alıyorsunuz alacağınızı ama kişinin alacağına hemen kavuşması mıdır önemli olan yoksa faiz işliyor diye keyfe keder mi ödeme yapılmasıdır doğru olan?..

Ödenek yok diye kamunun sığındığı mazeret, gerçekten mazeret olarak kabul edilebilir mi?..

Bu konuda çok daha hassasiyet gerekmez mi?.

Devlet, bu konuda gerçekten kendi alacağına gösterdiği hassasiyetin binde birini vatandaşa gösterse…

Çok çok iyi ve hakkaniyete uygun davranmış olmaz mı?..