AKILLARA ZİYAN BİR AYMAZLIK İÇİNDE!.

 Günümüzde tüm bütün dünyada, özellikle de İslam dünyasında ve ülkemiz Türkiye’de, dini, Allah’ı, Kuran’ı kötüye kullanarak, inançları istismar ederek, bireysel, ailesel krallıklarını, emirliklerini, iktidarlarını sürdürmeye çalışanlar mevcuttur. 1994 yılından ölümüne kadar geçen süreçte, yani 2016’ya kadar kendisiyle iki kez Balıkesir’de, bir defa, İstanbul’da, bir kez de, Ankara’da kısa süreli zaman kesitleri içinde de olsa,  tanışma, konuşma, sohbet etme olanağına sahip olma onuruna eriştiğim, merhum din bilgini, İlahiyat Profesörü rahmetli Yaşar Nuri Öztürk hocanın, ‘ALLAH İLE ALDATMAK’ adını taşıyan, bence büyük eserinde, aydınlatıcı ve inananları bilinçleştirici kitabında ‘ALLAH İLE ALDATMAK’ şöyle tarif edilmektedir; “Allah ile aldatmak, dini; çıkar, koltuk, baskı, egemenlik aracı yapan bir sanayi koludur. İşin esası bakımından o türlerin gerçekte ne dini vardır ne de imanı. Onların dini-imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır. Allah ile aldatanlar dokunulmaz, eleştirilmez bir ‘tahakküm teolojisi’ oluşturmuşlardır. Bu aslında bir Haçlı-İngiliz siyasetidir. Atatürk bu şeytani siyaseti, ta 1920’de Müslüman dünyaya tanıtmıştır; İngilizlerin siyasetinin ‘İslam’ı İslam ile yok etme siyaseti’ olduğunu ilan etmişlerdir. Allah ile aldatma zulmünün en ağırları kadın ve kadın hakları konusunda işlenmektedir. Türkiye’de bugün kadın, özellikle örtünme meselesinin istismarı aracılığıyla, Allah ile aldatan zümrelerin temel sömürü aracı olarak öne çıkarılmaktadır.”

Bugün Türkiye ve tüm dünya; İşte bu din tüccarlarının zulmüyle, ahlaksızlıklarıyla, skandallarıyla çalkalanmaktadır. Bakınız komşu İran’a; Kadınları 1979’dan beri örtünmeye zorlayan mollalar rejimine karşı direnen ve başlarını örtmeyi reddeden kadınların eylemlerine karşı uygulanan zulümle kana bulanmış durumdadır. Anımsayacaksınız; Mollalar rejimi, kadınlara karşı uyguladığı şiddet bağlamı uygulamasıyla başını örtmeyen direnen 22 yaşındaki Masha Amini’yi döverek öldürmüştü. Masha Amini’nin hunharca katledilmesine karşı yapılan protesto eylemleri sırasında tutuklanan Muhsin Şikari, geçen ay idam edildi. Bir başka örnek ise; Afganistan’dadır. Orada iktidarı ele geçiren Taliban Rejimi, kızların sadece üniversiteye gitmelerini değil, ilkokula gitmelerini bile yasakladı. Türkiye’de, ise resmi kurumlardan ve bazı siyasal parti liderleri de bu karara karşı protestolar dile getirildi. Belki anımsayacaksınız, Taliban, Amerika’nın çekilmesiyle 2021’de Afganistan’da iktidara geldiğinde Erdoğan, “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yoktur” demiş ve onun bu sözleri muhalefet unsurları tarafından eleştirilmişti. Geçtiğimiz yılın sanırım Kasım ayında gündeme düşen yani patlayan bir olayda; Bir tarikat şeyhinin 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki bir müridine eş olarak vermesi üzerine bütün Türkiye ayağa kalkmıştı. Olayın açığa çıkmasından ancak iki yıl sonra kamuoyunun patlaması üzerine harekete geçen adli makamlar daha önce takipsizlik kararı davanın sanıklarını tutuklayıverdiler.

Yine anımsayacaksınız, 1990’lı yılların sonundan itibaren başlayarak 2000’li yılların başından beri Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde Avrupa ülkelerinin büyük bir kısmında, öncelikle bazı eğitim kurumlarında, eşitliğe ve tarafsızlığa aykırı olduğu gerekçesiyle türban takılması yasaklandı. Profesör İbrahim Maraş gibi ilahiyatçılar ve sosyologlar Türkiye’nin de tarikatların toplum üzerinde oluşturduğu etki ve kurduğu psikolojik baskıyla Taliban benzeri bir anlayışa doğru kayabileceği konusunda sürekli uyarılar yapmaya başladılar. Dünya ve Türkiye’de bütün bunlar olurken: Türkiye’de üniforma ile hizmet edilen orduda ve poliste bile çoktan kullanılmaya başlanmış olan, Savcı ve yargıçların siyasal ve ideolojik tavırlarını belli etmesine rağmen yargıda dahi kullanılan, “Takılsın mı takılmasın mı tartışması” çoktan ülkemizin siyasal gündemden düşmüş olan, başörtüsü/türban takma özgürlüğü: Muhalefetin en güçlü kanadı CHP tarafından getirilen bir yasa değişikliği teklifiyle, iktidar tarafından da gayet garip hatta vahim sonuçlara yol açabileceği biline biline bir Anayasa değişikliği önerisi ile yeniden gündeme getiril verdi. Tüm dünyada kadınları kapatmak, örtmek isteyen iktidarlara karşı ortaya çıkan özgürlükçü eylemler ve tepkiler özellikle İslam dünyasında dahi yaygınlaşmış iken tüm dünyada ve Türkiye’de, tarikatların ve politikacıların din istismarlarının yol açtığı yolsuzluklar, ahlaksızlıklar kamuoyu vicdanını bu denli rahatsız ederken, zaten getirilen yasal uygulamalarla çoktan çözülmüş görünen ve gündemden de düşürülmüş olan, başörtüsü/türban konusu için yasa ve Anayasa değişikliğini gündeme getirmek abesle iştigal değil midir, daha ötesi akıllara ziyan bir aymazlık değildir de nedir, ALLAH AŞKINA!..