Akıl, Allah'ın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biri olup, onu diğer varlıklardan ayıran ve sorumlu kılan temyiz
gücü, düşünme ve anlama melekesidir.
İslamın dayandığı temel ilke aklıselim (doğru, dürüst akıl) ve muhakemedir. İslama göre gerçek ve sarsılmaz bir imanın temel şartı aklıselimdir. Bilindiği gibi Müslümanlığın ilk şartı Allah’a imandır. Allah’ı bilmek ve ona iman etmek her mükellef (akıllı olup buluğ çağına eren kimseler) üzerine farzdır. İslam aklı hâkim tanıdığı için hüküm ve nüfuzunu ona teslim etmiş ve ona her şeyden evvel evren denilen büyük kitabı okumayı emretmiştir.
“ Ruhi bir güç olan akıl duyulardan hareketle, duyular ötesini idrak eden ve duyularla elde edilemeyen, bilgiyi bizzat keşfeden idrak aletidir.”(H.Yazır, tefsir; 1/566)
Akıl tevhidin karargahıdır.
“ Ancak akıl sahipleri hakkıyla düşünür.”(Zümer ; 39/9; Rad; 13/9) ayeti buna delildir. Sanki o evrendeki Levh i mahfuz neyse, insan bedenindeki akıld da odur.”(F. Razi; Me Fatih-ül Gayb; Xxıı/43)
“ Kuran’ı Kerim’e göre insanı insan yapan, onun her türlü davranışlarına anlam kazandıran ve ilahi emirler karşısında onu yükümlülük ve sorumluluk altına girmesini sağlayan akıldır. Kuranı Kerim’de akıl kelimesi biri geçmiş diğeri geniş zaman kipinde
Olmak üzere 49 yerde geçmektedir. Bunun dışında,” Üstün akıl sahipleri anlamında“ “ulülelbab” İfadesi ise on yerde,” akıl sahipleri“ Anlamında, “ulün nüha Kelimesi ise bir yerde geçmektedir.
Bu ayetlerde genellikle “akıl etmenin”, aklı kullanarak doğru düşünmenin önemi belirtilmiştir. Kuran’ı Kerim’de akıl bilgi edinmeye yarayan bir güç ve bu güç ile elde edilen bilgi diye tarif edilmiştir.
Akıl hakkındaki hadislere gelince; onları sayıp dökmek için ayrıca bir kitap yazmak gerekir.
İmamı Matüridinin akıl hakkındaki görüşü şöyledir:
“Duyular aleminin sırlarını öğrenmek, yaratıcının varlığını bilmek ve nasları anlamak için akla başvurulması gerekir. Hatta Allah’a inanmak, iman etmek, naklen değil, aklen vaciptir. Yani akıl, din olmadan da bazı hususları vacip, (gerekli) kılabilir.”(Pezdevi,s. 207)
Ancak yine de akıl naklin önüne geçemez. Çünkü bütün dini gerçekleri idrak etmekte yeterli değildir.Beş duyu nasıl sınırlı ise aklında idrak gücü ve sahası sınırlıdır. Ayrıca akıl duyguların, eğitim-öğretim ve kültürün, güzelin çirkinin iyinin, kötünün,doğrunun yanlış olduğuna hükmedebilir. Bütün bunlar aklın vahye muhtaç olduğunu ve naklin gerisinde tutulması gerektiğini gösterir” Mâturidî, sa.180-183)
Bütün İslam bilginleri, aklı insanın her türlü dini emir ve yasaklara uyumakla mükellef tutulmasının temel ilkesi olarak görmüşler ve akıldan yoksun bulunanlara hiçbir sorumluluğun yüklemeyeciği görüşünde birleşmişlerdir.(Muhammet el Hudari. s.94-95)
Ayrıca, Kuranı Kerimde tefekkür ile ilgili (766) yedi yüz altmış altı civarında ayeti kerime bulunmaktadır.
İslam, Cenabı Hakkın yüceliği ve yarattığı varlıklar hakkında tefekküre (düşünmeye) dalmayı Allaha yaklaştıran ibadetlerin büyüklerinden sayar.
Ebu Hanife başta olmak üzere bir kısım âlimler aklın bedendeki yeri olarak beyni göstermişlerse de, çoğunluğa göre aklın mahalli kalptir.
Mutasavvuflar da bu son görüşü benimsemişlerdir.
Mutasavvuflara göre miraç gecesi Hazreti peygamberi Sallallahu Aleyhi Vesellem‘i sidre-i mümtehaya kadar götüren cebrail, aklı; oradan öteye götüren Refref ise aşkı temsil eder. Bu sebeple aşk akıldan aşık da akıllıdan üstündür.”(S. Uludağ, akıllı maddesi,DiA)
Sohbetinizi İki ayet ve bir hadis meali ile tamamlayalım.
“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir
topluluk için deliller vardır.”(bakara 2/164)
“ Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.”(Yunus;10/100)
Hz. Ayşe bir gün peygamberimiz Efendimize sormuşlar: Ya Resulallah! İnsanlar dünyada birbirinden ne ile temayüz ederler?
Peygamber Efendimiz cevap vermiş: Akıl ile ; kimin aklı çok ise onun diğeri üzerine bir üstünlüğü vardır.
- Ahiretteki üstünlüğü ne iledir?
- Akıl iledir.
- İyi ama herkes kendi amelleri ile değerlendirilecek, yani herkesin ahiretteki
mükâfat ve cezası dünyadaki ameline, işine göre değil midir?
- Ya Ayşe! Her kişi Allah’ın kendine vermiş olduğu akıl kadar amel etmeyecek midir? Binaenaleyh, dünyadaki amelleri, akılları nispetinde, ahiretteki
mükâfatları ve cezaları da amellerine göredir.”
- (Hakim ve Tirmizi rivayet etmişlerdir.)
Mehmet Emin Bayar
Yorum yapın