AH… GÜZEL İSTANBUL

Ummanlar dökülüyor, sırlı çini boğazdan

Tellibaba’da kilit, anahtarı Yuşâ'da

 Yeşil seccade orman, başlıyor ta... Beykoz'dan

Var mı inkâra hacet, İstanbul'da yaşa da.

 

Rumeli Anadolu, iki fener arası

Deniz ebruli mendil, Hâre gönül yarası

Şahlanan dalgalarda, Karadeniz karası

Bayraklar gölgesinde, Boğaz giriş burası.

 

Ritim tutar metronom, Solfej verirken çakar

Atlantik dev gemiler, geçerken ona bakar

Bûsedir yakamozlar, ışık yaş olup akar

Hasretin rıhtımda, vuslat ânı can yakar.

 

Rumeli Kavağı’nda, gözleme midye tava

Kaymağında buz tutmuş, Kanlıca’daki hava

İstinye Kuzguncuk'ta, bal dolu çinko kova

Küçüksu'da randevu, bir bardak demli çaya

 

Kireçburnu, Sarıyer, Dolmabahçe, Ortaköy

Kolye Boğaz köprüsü, Tarabya'da saklı koy

İspanyol Rakkaseyi, eski bir tangoda soy

İnleyen nağmelerin, mûsik-i meşk'ine doy

 

Sarayların eteği, denize sıfır yalı

Aynalara akseden, Atlas mavi, Su halı

Altın suyunda foya, aldatan dünya malı

Âlem-i cihan değer, bura cennet olmalı

 

Lale devrindeki gül, hükümdarın turası

Yeditepe üstünde, kutsal şehir burası

Bebek'te Aşiyan'da, iki yaka arası

Mahyalara sinmiş Nûr, Ah… İstanbul, İSTANBUL.

 

RUMUZ: KIZ KULESİ Öz Ali YILMAZ