Son aylarda ülke gündeminde epeyce konuştuk “taklit, tağşiş, tağyir” içeren gıdaları…
Hatta bu kelimelerin anlamlarını bile öğrendi herkes.. Taklitte sorun yok, tağşiş içeriğe bir şeyler ekleyerek saflığı, orijinalliği bozmak; tağyir ise şeklini bozmadan içeriğini değiştirmeye deniyor.
Et ürünleri, süt ve peynir ürünleri, zeytinyağ ve bal en öne çıkanlar…
Sağlık Bakanlığı bunları ilan ediyor, ürün toplatılıyor, ceza kesiliyor falan filan…
Sonrası duruyor mu taklit, tağşiş; hayır tabi ki..
Marka değiştir, şirket ismi değiştir, bir şekilde devam edip gidiyor aynı furya…
O zaman ürün denetiminin çok çok sıkı olması gerektiği gibi özellikle zincir marketlerin de kendi içlerinde denetim mekanizmasını çalıştırmaları şart.
Zira özellikle üç harfli zincir marketlerde özellikle çok fazla tağşiş bal satıldığı ortaya çıktı…
Denetim derinleşse kim bilir hangi markette neler çıkacak; güvendiğimiz dağlara nasıl kar yağacak?
Bununla beraber bir de gıda alanının bambaşka bir boyutu var.
İhraç ürünlerimiz.
Sadece son bir iki ayda bakın neler oldu, gözünüzden kaçmış olabilir, hatırlatalım:
Türkiye’den Avusturya’ya ihraç edilen armutlarda izin verilen limitlerin 5 katı diflubenzuron çıkmış.
Letonya’ya giden narlarda limitlerin 10 kat üstünde acetamiprid çıkmış.
İtalya’ya ihraç edilmek istenen antep fıstıklarında limitin 7 ila 9 kat arası fazla aflatoksin bulunmuş.
Dibimizdeki Yunanistan’a kuru kayısı ihraç etmek istemişiz, komşu bile denetleyince görmüş ki izin verilen limitin 2 katı sülfürdioksit bulunmuş; “hooop” demişler.
Romanya’ya ihraç edilen çeri domatesler satışa sunulmuş ama sonra limitin 10 katı indoxacarb tespit edilince hepsi iade edilmiş.
Latince kelimelerin içeriklerini ve ne olduklarını merak edenler Google  amcaya sorarak veya  telefonlarımıza indirdiğimiz yeni moda yapay zeka uygulamalarıyla sohbet ederek detaylı bilgi öğrenebilirler.
Ama şu kadarını ifade edelim; bunların çoğu zehir.
Kimyasal hepsi.
Böcek ilacından tutun ne gelirse akla.
Peki ihraç edilen bu ürünler, ihraç edilirken neden gereken denetime tabi tutulmaz da Türkiye gıda zanlısı bir ülke haline gelir.
Tarımın hali zaten perişanken bir de uluslararası ihracat alanında neden bile bile bu imaj kaybına sebebiyet?
Anlayan beri gelsin.
Onu geçtik, asıl önemli olan nokta başka.
Bu ürünler iade ediliyor.
İade edilince imha mı ediliyor, iç piyasaya mı veriliyor?
İmha edilseler dahi; ihraç ürünleri böyleyse iç piyasa da böyle değil mi o zaman?..
Ne yiyor bu millet farkında mısınız?..
Eloğlu geri çevirdiği için kamuoyuna bu olaylar haber olarak yansıyor da…
Gerçekten ne yiyoruz biz?..
Öylesine bir başıboşluk ve kontrolsüzlük var ki ne tarafa baksan dökülür haldeyiz.
Daha birkaç gün önce başka bir haberdi: Denetlenen 124 baldan 111’i sakat, sadece 13’ü gerçek çıkmış.
Sağlık Bakanlığı markaları açıklıyor falan da…
Bir de pazara inseler; sebze meyve hallerine baksalar…
Hastalıkların ve sinsi sinsi bizi öldüren felaket bir tablo var karşımızda..
Eloğlu geri çeviriyor.
Bizlere afiyet olsun!
Hoş, ne de olsa radyasyonlu çaylarla başlamıştık bakan ağzından “bize bir şey olmazlara”…
Bakanın böyle dediği bir ülkede zehirli ilaç, tağşiş ve tağyirli gıda biter mi?..