Son yıllarda Türkiye’de adaletin tecellisi konusunda dikkat çeken bir olgu var: Mahkemeler tarafından serbest bırakılan şüphelilerin, sosyal medyada oluşan büyük tepkiler üzerine tekrar yakalanıp tutuklanması. Hukuk sistemi açısından üzerinde düşünülmesi gereken bu durum, bize şu soruyu sorduruyor: Adaleti kim sağlıyor? Mahkemeler mi, yoksa kamuoyu baskısı mı?

Günümüzde adalet saraylarının veremediği adaleti, sosyal medya mı veriyor? Maalesef, halkın vicdanını kanatan pek çok olayda yargının verdiği kararlar, kamuoyunda büyük bir infial yaratıyor. Suçun ağırlığına ve delillere rağmen serbest bırakılan sanıklar, halkın yoğun tepkisiyle tekrar gözaltına alınıyor ve tutuklama kararları çıkabiliyor. Bu da insanlarda, mahkemelerin değil, sosyal medyanın adalet sağladığı düşüncesini oluşturuyor.

Şüphesiz ki hukuk bağımsız olmalı, kararlar kamuoyunun baskısı altında değil, objektif delillere göre verilmelidir. Ancak tam da burada sistemin işleyişine dair bir sorun ortaya çıkıyor: Eğer mahkemeler baştan doğru karar veriyorsa, sosyal medyada oluşan tepkiler neden kararları değiştiriyor? Yok eğer kararlar hatalıysa ve sosyal medya baskısı bu hataları düzeltiyorsa, o zaman yargıya nasıl güveneceğiz?

Elbette ki yargının bağımsızlığı, hukuk devletinin temel ilkelerinden biridir. Fakat halkın gözünde yargı güvenilirliğini kaybettiğinde, insanlar çareyi başka yollarla adalet aramakta buluyor. Sosyal medyada bir araya gelen milyonlarca insan, vicdanlarında adil bulmadıkları kararları yüksek sesle eleştiriyor ve yetkililer üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Sonuçta da yargı süreci tekrar gözden geçiriliyor ve bazı kararlar değiştiriliyor. Ancak bu yöntemin hukuk devleti açısından oldukça riskli olduğu da aşikâr.

Bir toplumda adaletin sağlanması, yargının bağımsızlığı kadar, güvenilir ve tutarlı kararlar almasına da bağlıdır. Eğer hukuk sistemi halkın güvenini kaybederse, sosyal medya mahkemelerinin devreye girmesi kaçınılmaz hale gelir. Oysa ki olması gereken, mahkemelerin ilk aşamada doğru kararları alması, delilleri titizlikle değerlendirmesi ve halkın vicdanında adaletin sağlandığına dair bir inanç oluşturmasıdır.

Adaletin sosyal medyadan değil, bağımsız ve tarafsız mahkemelerden sağlanması gerektiği açık. Ancak yargının verdiği kararların toplum vicdanında karşılık bulmadığı her olayda, sosyal medyanın devreye girmesi de kaçınılmaz oluyor. İşte bu yüzden, yargının hem hukukun üstünlüğünü gözetmesi hem de halkın adalet duygusunu tatmin edecek kararlar alması büyük önem taşıyor.

Saygılarımla.