20 YILIN GERÇEĞİNİ ANCAK TARİH YAZAR!
Salt ülkemizde değil dünyanın birçok ülkesinde, önemli bir bölümüne değer
verdiğim tarihçi- yazarların yazıp paylaştıkları yorum ve değerlendirmelerinin
bazılarını asla unutmam mümkün olmadığı gibi öne sürdüklerini görüş ve
düşüncelerine katılmasam da geneline saygı duyarım. Onlar ele aldıkları
konuları, akademik disiplin içinde çalışarak yaparlar ve topluma daha fazla
açılmak istediklerinde ‘vülgarize’ yani ‘yaygın metinler’ ile ve de söylemler ile
geniş kitleleri hedef kitlesi olarak oluştururlar. Ama ondan kendi çıkarları için
yararlanmak isteyenler o tarihçi- yazarların objektifine farklı görüntüler,
uydurma manzaralar, yalan istatistikler eklerler veya sesine karışırlar. Bir
anlamda kısaca tarif etmek gerekirse gelecekte kullanılacak olan tarih
kaynaklarını tahrif ederler. Geçmişin olayları, olguları, kurumları ve kişileri
hatta uzun süreçler içinde keşfedilmiş kanun sayılabilecek sonuçlarını ‘tarih’ adı
altında günlük siyaset içine sürüklenmeye çalışırlar. Böylece tarihi nereye
vuracağı, nasıl çağrı yapacağı, hangi güçlerin ekmeğine yağ süreceği belirsiz bir
serüvene itmiş olurlar. Kanaatim odur ki, ülkemiz bilhassa son 20 yıldır böyle bir
zihniyetin adeta doruğunu yaşamaktadır. Son 20 yıllık süreç içinde iktidarın ve
onun başında tek seçici konumundaki zat-ı muhteremin yönetiminden tarihe
nasıl ve ne tür veriler bırakıldığını şöyle bir düşündüğümde, o süreci yazmaya
çalışacak olan tarihçilerin ne denli dikkatli ve disiplinli çalışmaları gerektiğini
özellikle vurgulamak isteğimi belirtmek isterim..
Gizlenmiş gerçekleri, apaçık göstergeleri yok sayarak kendi verileriyle vatandaşı
oyalayan, yaşam zorluğuyla baş başa bırakılan halkın perişanlığını göz ardı eden,
Cumhuriyetin kazanımlarını bir kenara iten, topluma ulus bilinci içinde yurttaşlık
kimliği yerine biat etmiş bireylerin oluşturduğu ümmet kimliğini yeterli bulan,
Türkiye Cumhuriyeti’ni dış dünyaya karşı itibarı zedelenmiş bir devlet durumuna
getiren, Misakı Milli sınırları içindeki topraklarımızı, ekonomik anlamda
durumumuzu düzeltmek gerekçesiyle gayet hoyrat biçimde gözden çıkaran ve
oradan elde edilen kaynağı da keyfi biçimde ve de yine hoyratça sarf eden bir
zihniyetin, sessiz çoğunluğa hak etiğini değil de azıcık lütfettiğinin tarihini
gerçek anlamda tarihçi olanların nasıl yazacaklarının düşünüyorsunuz?.
Bugün itibarıyla son 20 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın ve onun liderinin, her türlü
olumsuzluğa bulaştırmak istediği ve bir anlamda parantez içine almaya çalıştığı
Cumhuriyet rejiminin ilk 20 yılını hatta Atatürk’ün liderliğinde 15 yıla
sıkıştırılmış olağanüstü koşullarda geçen zorlu süreci, Osmanlıdan devraldığı
enkazı ve emperyalizme karşı kazandığı bağımsızlığı ve çağdaş uygarlık düzeyine
çıkma ülküsünü asla unutmamak unutanlara da daima anımsatmak
gerekmektedir. Aksi halde yazım eksik kalacaktır. Mustafa Kemal Atatürk’ün
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra söyledikleri arasındaki benim
aklımda kalan bir cümle vardır: “Şimdi bizi daha güçlü bir savaş bekliyor. Şimdi
çağdaşlaşma medenileşme savaşı yapılacaktır.” Neler yapılmamıştır ki, bu
çağdaşlaşma savaşında; Seçime ve partilere dayalı hükümetlerin oluşumu, biat
etmiş ümmetten vatandaşlık kimliği üretme, sosyal ve ekonomik hayattaki
yenilikler, eğitim ve öğretimdeki atılımlar, laik düzen, kültür devrimi, doğaya,
çevreye verilen değer, dış politikada sağlam ve barışçı duruş ve tutum almalar
vs..
Tüm bu saydıklarımı ve sayamadıklarımı, anlatamadıklarımı düşünerek
Atatürk’ün şu sözleriyle yazımı sonlandırmak istiyorum; “Türkler bütün medeni
milletlerin dostlarıdır. Memleketler muhteliftir fakat medeniyet birdir ve bir
milletin terakkisi için bu yegane medeniyete iştirak etmesi lazımdır. Osmanlı
İmparatorluğu’nun sukutu, garba karşı elde ettiği muzafferiyetlerden çok
mağrur olarak, kendisini Avrupa milletlerine bağlayan rabıtaları kestiği gün
başlamıştır. Bu bir hata idi, biz bunu Cumhuriyet idaresinde asla tekrar
etmeyeceğiz.”
Evet, Türkiye’nin son 20 yılı yazacak tarihçiler, Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyetin
ilk 15-20 yılını da anımsayacaklar, kıyaslamayı yapacaklar, eminim bağımsızlık
savaşı veren ve uygarlık yolunu tutmuş olanlar üstüne getirilmek istenen
karanlığı mutlaka ama mutlaka anımsatacaklardır..
Yorum yapın