DİP DALGA DAHA DA BÜYÜMEKTEDİR!

Cumhuriyetin yüzüncü yılına bir kala toplumun her katmanında oluşan bir dip dalga daha da büyüyerek Türk siyasal yaşamını epeyce derinden etkileyecektir, kanısındayım. Sözünü ettiğim bu dip dalga cumhuriyet değerlerini korumaya yöneliktir ama asıl rengini ve kokusunu milliyetçilikten almaktadır. 20 yıllık AKP iktidarının bilhassa son 11- 12 yıldır cumhuriyet değerlerini yok sayan ve kimi uygulama ve icraatlarıyla adeta kendi cumhuriyetini kurmaya yönelik adımları atmaya başlaması toplumun önemli bir kesiminin uyanmasına yol açmıştır. Bunun üzerine önce iki yıl süren pandemi süreci ve ardından yaşanan ve günümüzde kriz boyutunu kat be kat aşan ve ağırlaşan ekonomik sorunlar, şimdilik üstü örtülü de olsa gizliden gizliye yürütülmeye çalışılan ümmetçi programlarla bir anlamda açığa çıkan sığınmacılar sorunu her şeyin üstüne onlar açısından tuz biber ekmiştir. Dolayısıyla ekonomik krizi iliklerine kadar hisseden halkın sokaklarda karşı karşıya kaldığı manzaralar uyanışı hızlandırmıştır. Böylece zihinler oluşan pek çok soru ve sorun farklı algılanmalara yol açmıştır, açmaya da devam etmektedir. İnanın gerçek bir toplumsal tehlikeyle karşı karşıyayız. Sığınmacı sorunu tahammül sınırının çok ötesine geçmiş ve ulusal kimliğe karşı bir tehdit doğurmuş ve oluşturmuştur. Tek adam iktidarı ülkeyi adeta ‘ümmet-millet eksenli’ bir ayrışmanın eşiğine getirmiştir. Bu İktidar sürdükçe de bu durum pek değişecek gibi görünmemektedir. Sığınmacı sorunu bir büyük yıkım projesinin önemli bir parçası haline gelmektedir. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet ile hesaplaşmaya dayalı, ortak kimliği ve kurumları tahribe ve dönüştürmeye yönelik bu ümmetçi yaklaşım ve tavırlar belki de final adımına yaklaşırken öte yandan nihayet kendi karşıtını da doğurma aşamasına gelinmiştir. Şöyle ki, yazımın başlığında ‘toplumsal dip dalga’ diye sözünü ettiğim ‘Yeni dalga’ bence bu karşıt adımı kararlılıkla atmaktadır. Bu dipten gelen yeni dalga özünde cumhuriyeti koruma ve kollamaya yönelik gittikçe büyüyen bir sivil toplum hareketidir. Bu milletin ezici çoğunluğu ideolojik temelde aslında cumhuriyetçidir. Siyasal olarak hepimizin ortak siyasal kimliği olan Türklüğü ve Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti korumaktan yanadır. Bu bağlamda bakıldığında toplum milliyetçidir. Toplumun kimi kesimleri farklı kimliklere saygı ve sempati duysa da temelde etnik milliyetçiği savunan yaklaşımlara aslında karşıdır yani ulusal bütünlükten yanadır, laikliğin önemini kavramıştır. Kadın-erkek eşitliğini büyük ölçüde içselleştirmiştir. Atatürk’ün de temel ilkesi olan “Yurtta sulh, cihanda sulh” taraftarıdır. ABD ve Batı’ya düşman değil ama oyunlarına karşı hassastır. Bilimsel eğitimin bilincinde ve inanç özgürlüğünün korunmasından yanadır. Bu saydığım türde ilkeleri benimseyenler aslında yurtsever, vatansever olanlardır. Onlar farklı siyasi partilere gönül verse de bu değer ve ilkeleri kapsayan cumhuriyeti savunurlar. Sonuç olarak onlar gerçekten milli ve yerlidir. Asıl mesele sadece sığınmacı karşıtlığı ya da kimilerinin yaftaladığı gibi yabancı düşmanlığı değildir. Mevcut iktidarın ideolojik, siyasi, sosyal ve ekonomik düzlemde yürüttüğü yıkıcı programı tersine çevirmeye yönelik bilinçli bir koruma/korunma hareketi sözünün ettiğim gibi dipten gelen yeni dalga şeklinde başlamış, ümmetçiliğe karşı ulusçuluğu yani milliyetçiği savunmaktadır. O dip dalga, 1920’lerin Saray İstanbul’una karşı Mustafa Kemal’in direksiyonda olduğu Başkent Ankara siyasetinin kanımca günümüz izdüşümüdür. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında bu dalgayı daha da büyütmek, Cumhuriyet’imizi hukuk devleti ekseninde, ulusal kimlik ve bütünlük içinde gerçek demokrasiyle taçlandırmak sadece bizlerin ellerindedir. Ben buna inanıyorum..