Ulusal kurtuluş savaşımızın başkomutanı Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bundan tam 85 yıl önce tarih 10 Kasım 1938'i gösterdiğinde, sabah saat 09.05'te Dolmabahçe'de hayata gözlerini yummuştu. Mustafa Kemal Atatürk'ün 85. ölüm yıldönümü olan 10 KASIM cuma günü ise yine O’nu saygı ve minnetle anacağız. O nedenle bugün, Cumhuriyetin 100. Yıldönümünü dört gün önce kutlamanın gurur ve coşkusu, Atatürk’ü yitirmenin 85. Yıldönümünün hüznü ile O’nun hastalık sürecinin başlangıcından yaşama veda ettiği ana kadar geçen zamanı sizlere anımsatmak ve 10 Kasımların anlam ve önemine uygun yazılan bazı yazıları sizlere aktarmak istiyorum; Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başlamıştı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü'ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal tesislerine yani kaplıcaya gönderildi. Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Doktor Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve siroz teşhisi koydu. Doktorunun mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği Atatürk, oradaki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938'de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa'ya hareket etti. Mustafa Kemal Atatürk son güney illeri seyahati sırasında 24 Mayıs 1938’de Adana'da aynı gün gerçekleştirilen törenden sonra, Hatay Sorunu ile ilgili olarak Mersin'e hareket etti ve daha sonra Adana'ya tekrar döndü. Burada yapılan askeri geçit törenleri ile ordunun başında olduğunu gösterdi. Bu törenler işe yaradı, dış basında çıkan hastalık ve "Atatürk hasta ve ölüyor" tarzı haberler kesildi. Ancak bu seyahat Atatürk'ün amansız hastalığını iyiden iyiye artırmıştı. Atatürk 26 Mayıs 1938 günü son defa Ankara'dan ayrıldı, İstanbul'a hareket etti. İstanbul'da 1 Haziran 1938'de Savarona Yatı'na geçti ve 25 Temmuz 1938'e kadar orada kaldı. Yaz sıcaklarının artması üzerine Dolmabahçe Sarayı'na geçti. Atatürk yaşamının son anına kadar Dolmabahçe Sarayı’nda kaldı. 5 Eylül 1938 günü vasiyetini yazdırdı ve bütün malvarlığını kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi'ne bıraktı. Kız kardeşine, manevi çocuklarına ve İsmet İnönü'nün çocuklarına para yardımı yapılmasını belirtti. Ayrıca Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na da belirli miktarlarda yardım yapılmasını istedi. İzleyen süreçte hastalık giderek ilerliyordu ve Atatürk'ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra ağır bir komaya girdi. Girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı ama çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediğinden 29 Ekim 1938 günü Ankara'da cumhuriyetin 15. yıldönümü kutlamalarına katılamadı. Bayram nedeniyle Ankara'da düzenlenen törenlerde Türk Ordusu'na hitaben yazdığı konuşmasını Başbakan Celal Bayar okudu. 29 Ekim akşamı Ankara'dan dönen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken O’na sevgi gösterilerinde bulundular. Atatürk'ün TBMM beşinci dönem dördüncü yasama yılını açış konuşmasını da 1 Kasım 1938'de Başbakan Celal Bayar okudu.7 Kasım 1938 günü son defa karnından su alınma işlemi yapıldı. 8 Kasım 1938 akşamı saat 19.00'da Atatürk doktoru Neşet Ömer İrdelp'e bakarak "Aleyküm Esselam" dedi ve ardından bilinci tümüyle kapandı, bir daha asla çıkamayacağı son büyük komaya girdi. 9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma hali devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti. Atatürk'ün naaşı 16 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı tören salonundaki katafalka konuldu. Cenaze namazı 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı'nda kıldırıldı. Cenaze aynı gün Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e oradan da aynı günün akşamı 20.30'da Ankara'ya götürüldü. Ertesi gün yani 20 Kasım 1938’de Ankara'da başta henüz yeni Cumhurbaşkanı seçilmiş olan İsmet İnönü olmak üzere devlet erkanı tarafından karşılanan cenaze TBMM önünde hazırlanan katafalka konuldu. 21 Kasım 1938 günü yabancı devletlerden gelenlerin de katıldığı bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konuldu. Aynı günün akşamı Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atatürk’ün kaybı ile ilgili çok duygusal bir radyo konuşması yaptı. Atatürk'ün anıt mezarı Anıtkabir'in yapımına 1944 yılında başlandı ve 1953 yılında tamamlandı. Ölümünden 15 yıl sonra 10 Kasım 1953'te Atatürk'ün mozolesi Ankara Etnografya Müzesi'nden alınarak törenle Anıtkabir'e getirilip defnedildi. Şimdi sizlere 10 Kasım Atatürk konulu 1940’lı yıllarda yazılmış birkaç şiiri sizlere aktarmak istiyorum;

ATATÜRK'ÜN İMZASI VAR!

Yurdumun kurtuluşunda, Türkiye’min kuruluşunda, Milletimin mutluluğunda, Atatürk’ün imzası var. Cumhuriyetin temelinde, Yeniliklerin hepsinde, Devletin yükselişinde, Atatürk’ün imzası var. İlkelerin tamamında, Özgürlüğün yolunda, Toplumsal kalkınmada, Atatürk’ün imzası var.

ATATÜRK ve CUMURİYET

Büyük Önder Atatürk, Özgürce yaşıyoruz, Kurduğun cumhuriyeti, Gönülden seviyoruz.

Büyük Önder Atatürk, Yolundan gidiyoruz, Gösterdiğin hedefe, Yılmadan yürüyoruz.

Büyük Önder Atatürk, Seninle büyüyoruz, Her 10 Kasım gelince, Seni çok özlüyoruz.
Türk Milletinden Atatürk’e Gidiyor Ata’m, gidiyor eller üstünde, Yürüyor kalbimizin en derinine,
Ağlıyor iken bizler yediden yetmişe, Söz veriyoruz Ata’m izinden gitmeye. Şimdi sensizliğe üzülmenin zamanı, Şimdi fikirlerini daha iyi anlamalı, Kurduğun cumhuriyetin değerini bilip, Her zaman en yükseğe, ileriye taşımalı. Rahat uyu Ata’m! Artık biz varız, seni hiçbir zaman, asla utandırmayız. Bıraktığın ülkeyi el ele vererek, Modern yarınlara taşıma arzusundayız.