Günlük hayatımızda zaman deyince fazla önemseyip geçiyoruz ama zaman hayatımızın en önemli bir gerçeğidir. Güneşin sabah doğması, akşam batması ve takvimden kopardığımız her yaprak ve saatin çıkardığı her sesle geçen saniye ve dakikalar bizi ölüme biraz daha yaklaştırıyor ve ömrümüzden bir parça söküp götürüyor. Hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor her şey zamanla yıpranıp değişikliğe uğruyor.

   Allah bütün alemi ve her şeyi öyle ahenkli güzel yaratmış ki canlı cansız bütün kainat yerli yerinde kurulu saat gibi bir düzen içinde kusursuzca işliyor. Vücudumuzda ki organlar ve hücreler bile bir düzende saat misali durmadan çalışıyor. Durduğu zaman zaten hayatın ve yolun sonu demektir. Onun içindir ki bu kısa hayatımızın en önemli parçası olan zamanımızı güzel ve iyi değerlendirmek varken üç günlük dünya malı için insanları kırıp dökmek, kalp kırmak, gönül yıkmak niye. Hayatımızı yaşarken helalinden alın terinden kazanıp çoluk çocuğumuza bir şeyler vermek  veya kalıcı bir eser bırakmak tan daha iyi bir miras olabilir mi.Gözlerimizi ve gönüllerimizi sadece bize kolunu açanlara değil sırtını dönenlere de çevirmek daha güzel olmaz mı.

  Hayat felsefesine bağlı olduğunu sanan ve zamanını güzel değerlendiremeyen öyle insanlar var ki ömürleri çamur kir ve sefalet içinde geçiyor. Bu da insanın hayatı kendi kafalarınca yorumlamalarından geçiyor. Bilgenin dediği gibi uzun süren hayat, hayatların en iyisi değildir, uzun sürmeyen ölümse ölümlerin en güzelidir. Zamanımızı güzel değerlendirip yaşamasını bilememişsek bize ölmesini öğretmelerinin bir kıymeti yoktur. Kutsal kitabımız’Her canlı ölümü tadacaktır’diyor.Bu dünya kışlasını bizi buraya gönderen yaratıcının buyruğu olmadan bırakıp gidemeyiz.

  Allah bizi yalnız kendimiz için değil Ona ve başka insanlara da hizmet etmek için göndermiş kendi isteğimizle değil Onun izniyle gidebiliriz. Doğuşumuz bizim elimizde olmadığı gibi ölümümüzde bizim elimizde değildir. Yine bilgenin dediği gibi hayatımızın değeri uzun yaşanmasından değil, güzel yaşanmasındandır. Öyle uzun yaşamışlar var ki gerçekte pek az yaşamışlardır.

  Günlük hayatımızda sabahleyin güneş doğmasıyla başlayan bir günlük kısa zaman içinde akşamleyin güneşin battıktan sonra başımızı yastığa koyduğumuzda kendimize şu dört soruyu sorarsak çok iyi olur.

  Birincisi: Bugün kendin için ne yaptın? Her şeyden önce kendinle barışık olup bize bahşedilen sağlıklı ve güzel vücudumuzu en iyi bir şekilde kollayıp her türlü kötü ve sağlıksız alışkanlıklardan koruyup sıhhatimize dikkat ettik mi. Her şeyi kendimize dert edinip olur olmaz şeylerle kendimizi üzüp bedenimize zulüm ettik mi?

  İkincisi: Bu gün evin ve ailen için ne yaptın? İnsanoğlu sosyal bir yaratıktır. Sadece kendimiz için değil en değer verdiğimiz en güzel şekilde mutlu olduğumuz ailemiz, evimiz için yaşamakta ve onlar için çalışmaktayız. Anne baba ebeveyn ve çocuklarımızdan oluşan çekirdek ailemiz toplum olarak bizi ayakta tutan en değerli en güzel varlıklarımızdır. Onlara karşı birçok sorumluluklarımızı vardır. Helalinden kazanıp çalışıp evimize çoluk çocuğumuza bakmak onları en güzel şekilde yetiştirmek, büyüklerimize saygıda kusur etmemek, küçüklerimizi vatana ve millete faydalı olacak bir şekilde yetiştirmek en büyük görevimizdir. Bu büyük sorumluluğumuzu en iyi şekilde taşıyabildik mi?

  Üçüncüsü: Bugün ülken ve milletin için ne yaptın? Bizler bu güzel ülkenin ve toplumun birer parçasıyız. Bu ülkenin bir ferdi olarak ülkemize ve milletimize karşı birçok sorumluluklarımız vardır. Hangi işi yapıyor olursak olalım görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Milletimizi ülkemizi çok sevip ülke menfaatlerini ön planda tutarak milletin malını en güzel şekilde korumak ve kollamak en büyük şiarımız olmalıdır. Bu uğurda gerekirse canımızı verebildik mi?

  Dördüncüsü ve en önemlisi de Bugün Allah için ne yaptın? İnsanoğlu başıboş yaratılmamıştır. Yaratılmışların en güzeli olan biz insanlar bu dünyada yaşarken dünyanın bize bahşedilen en güzel nimetlerini kullanırken aynı zamanda bize birçok sorumluluklarda verilmiştir. Emrimize verilmiş olan bütün bu dünya nimetlerinin kıymetini bilip şükrünü yerine  getirdik mi, Allah a olan günlük ibadetlerimizi  yapabildik mi, Peygamber Efendimizin bir hadisinde dediği gibi’İnsanların en hayırlısı insanlara faydası olandır’ dediği gibi kimseyle kavga etmeden kalp kırmadan bir fakire sadaka verdik mi bir yetimin başını okşadık mı, bir hayvana su verdik mi ?

  O zaman gönül rahatlığıyla bir günlük kısa zamanımızı en iyi şekilde değerlendirmiş oluruz. Herkese sağlıklı günler ve esenlikler diliyorum.