YOKSULLUK İLE SAVAŞMAK..

AK Parti iktidarının yaklaşık 21 yıllık döneminde ülkemizde yoksulluk ne yazık ki yaygınlaştı ve epeyce derinleşti. Halkımızın önemli bir bölümü yoksulluk değil açlık sınırı altında yaşamını sürdürüyor. Sorunun yalnız insancıl yönü değil, ülkemize yakışmayan boyutu da vardır. Konuşmaları, mesajları, dert dinlemeleri, halkçı görüntü vermeyi, halk yaşamına öykünmeyi hele hele halk dalkavukluğunu bir yana bırakıp, büyük projelerle değil daha sade, basit önlem ve önerilerle sorunun çözümüne yönelmek gerekir. Benim bu yazımdaki önerilerim belki sizlere yavan ya da nahif gelebilir. Önertilerimin etkin olacağı veya olduğu iddiasında bulunduğumda yoktur ama yoksullukla savaşmak ancak etkin önlemler geliştirilerek uygulanabilir. Amaç, kişilerin onurlarını zedelemeden yoksulluk sorununu çözmektir. Sorunun çözümünün uzun soluklu olduğu, ancak uzunca bir zaman aralığıyla tümüyle çözülebileceği göz önünde daima tutulmalı, en azından hafifletici önlemler alınmalıdır. Bu türden önerilerimin tek amacı, bedava ve ucuz hizmetler sağlayarak bir anlamda ayni gelirleri artırarak yoksulların temel gereksinimlerini karşılamaktadır. Gıda dışında barınma, sağlık, aydınlanma, temizlik, eğitim, ulaşım gereksinimleri, kamusal veya yardımlaşma yoluyla sağlanabilir. Örneğin; Alt gelir grubunun belli bir sınıra kadar elektrik, doğalgaz, su kullanımı bedelsiz sağlanmalıdır. Ancak istisna sorununu aşan kullanımlar için tahakkuk yapılmalıdır. Yetkili uzmanlar, bir aile için yeterli kullanım istisna sınırlarını belirleyebilir. İstisna sınırını aşan kullanımlar için yapılacak ödemelerde de kolaylık sağlanabilir. İşletmelerin, konutların kendi kullanımları için üretimleri dışında enerji sektörünün kamulaştırılması hedeflenmelidir. Sağlık bir kamu hizmetidir. Bu hizmetin, düşük gelirli vatandaşa bir külfet getirmeden sağlanması gerekir. Devletin bu konuda zaten katkısı vardır. Toplu taşımada, düşük gelirli ailelere de yaşlılar, öğrencilerde olduğu gibi özel indirimli bir tarife uygulanması gereklidir. Barınmanın, konut edinmenin finansmanı doğal olarak bankalardan gelecektir. Banka yöneticilerinin “Ekonomiye nakit kaynak sağladık” övünmelerine karşın bankalar kaynak yaratamaz, mevduat ve benzeri isimleri altında topladıkları birikimleri kullanırlar. Bankaların ekonomiye katkısı, topladıkları birikimleri kamu yararına verimli şekilde kullanmak kaynak kullanımını iyileştirmektir. Bankalar, kaynaklarının bir bölümünü, düşük gelirli konutsuz ailelere, faizsiz 30-40 süreli hibe benzeri kredi vermek özel fon kurabilir, kredilerin düşük taksitlerle geri ödenmesi sağlanabilir. Başlangıçta yararlanan aile sayısı sınırlı olsa dahi zamanla, anapara taksitleri geri ödendikçe durgun suya taş atıldığında oluşan halkalar gibi genişler, giderek artan sayıda aile konut sahibi olur. Eğitim konusunda köy okullarının ihyası, leyli meccani parasız yatılı uygulamasının yaygınlaştırılması, sosyal dayanışmayla yardımlaşma amaçlı kuruluş ve kurumlarla benzer amaçlı vakıflara bağış, yardım yapılarak olanaklarının genişletilmesiyle, eğitimin yükü yoksul ailelerden alınarak yoksul ailelerin çocukları kimi dindarlık kisvesi altındaki sapkın dincilerin istismarından kurtarılabilir. O nedenle mevcut AKP iktidarından bu bağlamda beklenti içinde olunması gereksizdir. Yakın gelecekte yani 14 Mayıs seçimlerindeki olası İktidar değişikliği ile hazırlanan projeler böylelikle uygulamaya konulabilir. Ancak yoksulluk savaş koşullar ve ortam hazır olana dek beklemekle değil, bir an önce bir yerden yoksullukla savaşın başlamasıyla gerçekleşebilir…