Bugün sizlere uzun bir aradan sonra yine yeniden ‘YOBAZLIK’ ile ‘BAĞNAZLIĞIN’ samimiyetle ‘DİNDAR’ olan yani gerçekten inançlı insanlar açısından, genel olarak da herkes için ne denli tehlikeli olduğunu bir kez daha dilimin döndüğünce, bilgimin yettiğince anlatmaya çalışacağım. Öncelikle şunu belirtmekte yarar görüyorum; Yobazlığın sağı solu yoktur. Çoğu zaman irticacı olarak adlandırılan bir yobaz kadar, gerçekten yobaz laik biri de gelenekçi kadar yobaz olan herhangi birisi de yenilikçi gibi görünen bir başkası da ne kadar yobaz olduğunu en tepe, en uç noktasında çok keskin biçimde gösterebilir. İşte O türden yobaz denilebilecek insanların ne denli ‘BAĞNAZ’ oldukları adeta tavan yapar, yükselir. Kendini salt bilgiden, bilimden yana gören öyle düşünen herhangi ama nitelikli birinin yobazlığı bazen en katı anlamıyla hurafeciden bile daha sert, daha insafsız biçimde tezahür edebilir yani gerçekleşir. Özünde epeyce katı biçimde ‘YOBAZ’ ve de ‘BAĞNAZ’ olduğu bilinen birinin salt milliyetçisi, liberali, sadece muhafazakarı, sosyalisti, Kemalist olanı veya öyle geçineni yoktur aslında. Bunların tümü yani her biri duruma göre kolayca yobaza ve bağnaz birine çok kolay dönüşebilir. Bu türden yobaz ve bağnazların tümü çevresini dikenli tellerle örüp, dışlayıcı, hatta yok edici olabilir. Daha fazlasını da söyleyeyim maalesef bu yobazları ve bağnazların hiçbir teori, felsefenin içinde yer alan hiçbir inanç sistemi onları düşünsel anlamda kesinlikle yobazlığa ve bağnazlığa karşı doğal bağışıklığını sağlayacak güçte değildir...
Ünlü düşünür NİETZSCHE; ‘yobazlık ve bağnazlığı’ eserlerinin bazılarında çok güzel biçimde şöyle anlatmıştır; Yobazlar dünyayı boydan boya ikiye ayırırlar, bizimkiler ve onlar diye. Bir de öyle sanıyorum ki yobaz ve bağnazlara karşı en büyük yanılgımız okumanın, öğrenmenin yobazlığa engel olduğunu sanmak, yobazların ve bağnazların sadece cahillerden oluştuğunu zannetmemizdir. Okur/yazar yobazlar da vardır. Ama bu yobazlar ve bağnazlar sürekli kendilerini haklı kılmak için okur ve yazarlar daha doğrusu öyle görünürler. Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının birazcık da olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan bir bakıma aynı pis kokulu gübreye açıkça ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler. Bu durum; ‘bir düşmanla savaşarak yaşayan kişinin, düşmanını hayatta bırakmasında fayda vardır’ kurnazlık felsefesiyle aynı anlamı taşımaktadır!'
Ünlü Türk sosyolog Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat ise aynı konuya ilişkin şu tespitleri yapmaktadır; Kolaycı ve indirgeyici kafalar için, ‘GÖKKUŞAĞI’ diye bir mesele kesinlikle yoktur, olmaz da. Başkalarının fikirlerini, ideolojilerini, hazırlop biçimde sunuvermişlerdir. Öyle yapmak işlerine geldiği için körü körüne inandıkları o sığ düşüncelerden başka her türlü düşünceye düşman birer fanatik gibi hatta yobazca yaklaşır ve şiddetle sonuna kadar karşı çıkarlar. Bunların renk ve istikametleri çoğu zaman çok farklı şekilde tezahür edebilir. Örneğin; Solcu, sağcı, Freudcu, Darwinci, Müslüman, Hristiyan, ateist gibi ortam ve koşullara göre her kılığa bürünebilirler ama ana yapı hep aynıdır; İndirgeyicilik, hizipçilik ve kendinden olmayandan nefret etmeyi bir kaba koyup iyice çalkalamak, üzerine de biraz sevgisizlik eklemek!
Bu türden yobaz ve bağnazların bilimle uğraşanları kendi ekollerinin haricindekilere düşmanlık ederler, politikada yer alanları ise farklı düşünenleri ellerinden gelince yok ederler. Yani onlar asla demokrat olamazlar. İşin daha vahim olan yönü, pek çok alanda en etkin ve örgütlü olanları kendilerini aşmak hiçbir çabaları olmadığı için, enerjilerini kendi dünya görüşlerini diğerlerini yok ederek yaymak amacıyla harcarlar…'
Yobazlık ve bağnazlığı; ‘herhangi bir ideolojiye körü körüne bağlanmak’ şeklinde açıkladığımızda bütün dünyanın sorunu olarak kabul etmek ve toplumun tüm katmanlarında olabileceğini bilmek gerekir.
Bu durum bir anlamda şudur; 'her mesleğin, her ideolojinin yobazı olur, örneğin din yobazı, fen yobazı, devrim yobazı, evrim yobazı, siyaset yobazı, laikliğin yobazı gibi. Yobazlık; aslında bir düşünce tembelliği halidir, insanın düşünce yeteneğine açıkça ihanetidir. Düşünce tembelliğinin sonucu olarak, yargıları bir analitik süzgecin delikleri arasından geçmeyeceği için davranış kodu ezberletilmiş doğadaki hayvanlar gibi hayatın her aşamasını şekil ve format üzerinden sınıflandıracak ve kafasında etiketlediği kodlara uygun bir durumda kendisine ezberletilmiş veya daha da kötüsü kendi kendisine ezberlediği davranış kütüphanesinden uygun karşılığı çıkaracak ve uygulayacaktır. Bu durumun ‘UYGUN’’ karşılığının ‘AKLA UYGUN’ olanı olmasını beklemek sonuçta tüm dünyanın kendi kafasındaki doğrulara göre olmasını isteyen, hastalıklı ve oldukça tehlikeli bir düşünce biçimidir.' Düşüncesindeyim. Bilmem anlatabildim mi, sizlerde acaba gerçekten anlayabildiniz mi?..
Yorum yapın