Ülkemizde son 19-20 yıldır kısmen ama 15 Temmuz 2016’daki o hain darbe kalkışmasından sonra genel olarak yaşananlara baktıkça, ibretle izledikçe aslında yanıtını çok iyi bildiğim soruyu bir kez daha kendime soruyorum; ‘toplum yeniden yeni bir refleks kırılması mı yaşıyor’ diye!..

Evet, ‘akıl tutulmasının aymazlık hali içindeki toplumumuz’ seçimdi, referandumdu, sonra yine seçimdi, derken hemen her dönemde kısa aralıklarla hiç ama hiç fark etmeden refleks kırılması yaşamaktadır. İnanın bunu yıllardır, söylerken, dolayısıyla yazarken adeta dilimde tüy bitti!.. 

Bu sütunlarda yakın geçmişte defalarca yazdım, anlatmaya çalıştım; ‘Bu yaşananlar aslında toplumsal boyuttaki akıl tutulmasının aymazlık halinin kitlesel refleks kırılması şeklindeki yansımasıdır!’ dedim, durdum yıllarca… Yılmadan usanmadan bir kez daha o tüm yazdıklarıma şunu da bilhassa ekliyorum, ‘toplumsal akıl tutulması nedeniyle yaşanan aymazlık halinin sebebi, daha doğru bir ifadeyle yansıması bence refleks kırılmasıdır!’

Bu sonuca daha doğrusu bu kanaate nasıl vardığımı isterseniz hemen anlatayım. Eğer yanılmıyorsam, 2009 yılının sonbaharıydı. İnternet üzerinden gazetelerde yayımlanan çeşitli makalelere ve günlük köşe yazılarına yıllardır hemen her gün yaptığım gibi göz gezdirirken, Profesör Doktor Kerem Doksat’ın “Refleks Kırılması” adını taşıyan makalesi dikkatimi çekmiş ve baştan sona okumuştum. O meşhur psikiyatrist makalesinde konuya ilişkin şu görüşlerini dile getiriyor ve ilginç örnekler veriyordu; “Rus fizyolog Pavlov, köpeklerine et verirken zil çalınca ve bunu çok kez tekrarlayınca, zil sesini işittiğinde et görmeden de hayvanın salyası akmaya başlar. Bu durum, şartlı reflekstir’ aslında. Bir gün Pavlov’un enstitüsünü su basar; köpeklerin bazıları boğulur; kurtarılabilenler enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar, köpeklerin hiçbiri tepki vermez! Bunun üzerine Pavlov şu müthiş sonuca varır; Geçirilen ağır travmalar, şartlı refleksleri ortadan kaldırmaktadır. Ağır travmalar da bizim de şartlı reflekslerimiz yani milli duygularımız, ortak değerlerimiz ve dolayısıyla tepkilerimiz köreliyor, kırılıyor en azından örseleniyor. Emperyalistler sinsi savaşlarında psikoloji bilimini çokça kullanırlar; Böylesi durumlarda etnik psikiyatrinin görevi ve elbette amacı; Tehdit olarak gördüğü ulusların, ulusal bilinçlerinin, tarihlerinin ve benliklerinin sorgulanması, aşındırılması, dolayısıyla yozlaştırılmasıdır. Kısacası milli duygunun yani ulusal benliğin yok edilmesidir. Bir ulusun, ulusal bilincini, ulusal duygusunu ve reflekslerini nasıl yok edersiniz? Bunun denenmiş, sınanmış bir yöntemi vardır. O ulusun tarihsel varlığını sorgulamaya açarsınız! Yani o ulusun tarihini yeniden tartışırsınız. Örneğin, Türkler kendilerini kahraman bir ulus olarak mı görüyorlar? Öyleyse onlara ne kadar korkak bir ulus olduklarını hemen göstermek gerekir! Ya da Türkler Atatürk’ü çok mu yüceltiyorlar?

Derhal onlara Atatürk‘ün ne kadar sıradan birisi olduğunu göstermeye çalışırlar. Farkındaysanız son 9-10 yıldır hatta 19-20 yıldır böylesi bir dönemden, süreçten geçiyoruz.” İşte toplumdaki kitlesel olarak yaşanan akıl tutulmasının aymazlık halinin asıl sebebi o psikiyatri profesörün yıllar önce işaret ettiği ‘refleks kırılmasıdır.’

O nedenle toplum olarak refleks kırılmasına yol açan etken, yıllardır gayet sinsice ve yoğunlukla sürdürülen ‘psikolojik harp’ tüm ortam ve koşullarıyla vahşice, acımasızca sürdürülmektedir! Tüm bu anlattıklarıma rağmen, bazılarınız hala “Nasıl yani, ne demek istiyorsun, daha açık anlatsana, pek anlayamadım?” Diye, soruyorsanız, hemen şöyle izah edeyim;

“Her Allah’ın günü aslında küresel güç odaklarının emrinde yerli işbirlikçilerinin egemenliğinde bulunan ya da en azından baskı ve etkisindeki gazeteleri okuyorsanız, onların televizyonlarını izliyorsanız ve buna rağmen efsunlanmadan, başı dik ve aklı yerinde kalarak hala yakınabiliyor, olumsuzlukları görebiliyor, sizlere ters gelenleri sorgulayıp ayıplayabiliyorsanız, hatta (böyle gelmiş ama böyle gitmez, gitmemeli) diyenlerle birlikte saf tutabiliyorsanız, o zaman çok şükür ki,  ‘Pavlov’un köpekleri gibi’ refleks kırılması yaşamıyorsunuz, demektir. Bu da gösteriyor ki siz ve sizin gibiler için hala ‘umut var’ demektir. O umudun kıymeti iyi bilir ve değerlendirirseniz, toplumda kitlesel halde yaşanan popülizm soslu akıl tutulmasının aymazlık halinden kurtulabilir, hatta yakın çevrenizdekileri de kurtarabilirsiniz. İşte o zaman Pavlov’un köpeklerinin yaşadığı refleks kırılması size adeta vız gelir, tırıs gider. Birileri de gerçekten avucunu yalar!”

Daha ne söyleyeyim, yazayım. Başta da dedim ya, söyleye söyleye adeta dilimde tüy bitti, kalemimde mürekkep kalmadı, bilgisayarımın tuşları aşındı, yahu!..