YENİ DÜNYA DÜZENİ KURULUYOR!..

Nasıl mı?.
Çok merak ediyorsanız, lütfen aşağıda yazacaklarımı okuyun..
Her zaman söylerim resmin büyüğüne geniş çerçeveden bakmak gerekiyor,
algılamak gerekir, diye..
Evet, başlıyorum anlatmaya..
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in
imzaladığı 4 Şubat 2022 tarihli “ortak bildiri” ile Rusya’nın NATO kuşatmasına
karşı 24 Şubat 2022’de başlattığı “yarma harekâtı” yenidünya düzeninin inşası
bakımından birbirini bütünleyen iki kritik olaydır. “ yeni dünya düzeni
bildirisi” olarak nitelendirilebilecek o bildiri, açıkça “yeni dönem, yeni güç
dağılımı, yeni düzen” demektedir. 24 Şubat tarihli Putin’in “yarma
harekâtı” şeklinde adlandırdığı Ukrayna’ya yönelik işgal harekatı ise özünde
Rusya’nın etrafındaki NATO kuşağının tarafsız kuşağa çevrilmesi ve Avrupa
güvenlik mimarisinin nasıl şekilleneceği konusudur. Bu da haliyle Transatlantik
ittifakının geleceği demektir. Yazımın bundan sonraki bölümünde bugün,
mevcut ama henüz “ham” olan verilerle, bu yenidünya düzenine ilişkin bir
izdüşüm çizmeye, anlatmaya çalışacağım. 16 üyeli NATO’nun 1999’dan itibaren
Rusya’ya doğru genişleyerek 30 üyeli bir yapıya dönüşmesinin sonuna
gelindi. Ukrayna ve Gürcistan’ın üyelik olasılığı artık kalmamıştır. Dahası, Baltık
ve Doğu Avrupa ülkelerinin de bazıları, önümüzdeki dönemde NATO üyeliklerini
siyasi boyutta sürdürmeye yöneleceklerdir. Kısacası, Stratfor’un çizdiği
“Rusya’nın parçalanması Ukrayna’dan başlar” stratejik teorisi tersine
dönecektir. 30 üyeli NATO içinde, Fransa’nın “beyin ölümü” saptamasıyla
başlayan ve Ukrayna krizinde alınacak tutumla iyice beliren farklılık, bazı
üyelerin askeri üyeliklerini askıya almasıyla, bazı üyelerin de NATO’dan
çıkmasıyla sonuçlanacaktır. Bu durumda NATO’nun varlığı da ciddi şekilde
sorgulanacaktır. Almanya-Fransa AB’yi, yeni dünya düzeninin içinde önemli bir
siyasi ve ekonomik merkez yapabilmeye yönelecek. Bunun yolu elbette Avrupa
ordusu inşa etmekten ve AB’nin ABD’den bağımsız strateji ilan etmesinden
geçecektir, kanısındayım. ABD’nin SSCB’nin dağılması sonrasında Avrupa
güvenlik mimarisini Yugoslavya’yı sekiz parçaya bölerek başlattığı inşa süreci
bitmiştir. Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisi, eninde sonunda Almanya-Fransa
ile Rusya tarafından şekillendirilecek. ABD’nin Rusya’ya karşı AB’yi, Çin’e karşı

Hindistan’ı ana stratejisine eklemleme çabası başarısızlığa uğruyor. AB ve
Hindistan, yenidünya düzeninde, birer bağımsız merkez olarak hareket
edecekler, dolayısıyla BM düzeni, yenilenmiş ve güçlenmiş olarak revize
edilecek, Almanya ve Hindistan’ın güvenlik konseyi daimi üyelikleri dahil, yeni
tablolar oluşacaktır, diye düşünüyorum. Dolayısıyla ABD’nin “liberal
düzene” kumanda ettiği G7 değil, yeni düzene uygun şekilde G20 esas olacaktır,
kanaatindeyim. Böylece “Tek kutuplu ekonomi modelinin yerini, çift kutuplu
ekonomi modeli” alacaktır. Tek para (dolar), tek banka (Dünya Bankası), tek
finans kuruluşu (IMF), tek bankacılık sistemi (SWIFT) gibi eski liberal düzene ait
kurumlar hem yeni merkezlerin bu kurumlarda ağırlık oluşturmasıyla değişecek
hem de yeni merkezler bu teklerin alternatiflerini oluşturacaktır. Nitekim sepet
para ve Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi alternatifler oluşmaya başlamıştır bile..
Bu durumda Dünya Ticaret Örgütü, yeni düzene uygun olarak güncellenecek.
Dünya ticaret hukukundaki Atlantik egemenliği, dengeli ve adil hale
getirilecektir, diye düşünmek gerekir. Özetle ABD’nin 1945’te inşa etmeye
başladığı ve 1991’den itibaren de tek egemeni olmaya çalıştığı düzen artık
değişiyor. Yeni bir dünya kuruluyor; ABD, Çin, AB, Rusya ve Hindistan’ın küresel
güç merkezleri olduğu yeni bir dünya düzeni kurulacaktır, hatta kurulmaya
başlamıştır. O nedenle meseleye “o da savaş, bu da savaş, o da kapitalist, bu
da kapitalist” darlığında değil, ezilen ve gelişmekte olan dünya ülkelerinin
çıkarları zemininde bakmalıyız. Diğer yandan tüm bunlar, yukarıda da
belirttiğimiz gibi mevcut ve “ham” verilerle çıkarmaya çalıştığımız bir
izdüşümdür. Kabul ediyorsanız eğer bu izdüşümü tartışmaya ve geliştirmeye
devam etmeliyiz. Türkiye’nin bu yeni düzende yerinin ne olacağı ayrıca
tartışmamız gereken bir konudur. Yalın haliyle yüzeysel biçimde ilk olarak şunu
söyleyebilirim: Terazinin bir kefesinde Türkiye’nin Rusya, Almanya ve Fransa
üçlüsüne dördüncü olarak yeni Avrupa güvenlik mimarisinde yer alabilmesi,
diğer kefesinde de ABD’nin İngiltere ve İsrail ile oluşturduğu üçlüye dördüncü
olabilmesi olasılığı vardır. Bunlardan İlki “bağımsız Türkiye’nin” yenidünya
düzeninde alacağı pozisyonu, ikincisi ise “Atlantik’e çıpalı yani NATO’ya bağımlı
ve güdümlü bir Türkiye’nin” sürdüreceği mevcut konumu nitelemektedir.
Hangi kefenin ağır basacağını, bu duruma yapılacak iç mücadelenin nasıl
seyredeceği belirleyecektir..