Balıkesir BİRLİK gazetesinde de bu sütunlarda yayımlanan siyaset içerikli yazılarımı okuyan siz saygıdeğer okurlarımdan bazıları telefonla veya sosyal medya üzerinden bana ulaşarak bu sütunlarda yayımlanmak üzere kaleme aldığım ‘siyasete dair’ yazılarımda ‘KARAMSARLIK’ ve de keskin çizgilerle KARARLILIK’ havasını fazlasıyla hissettiklerini, dahası aşırı bir ‘GERGİNLİK’ hatta ‘KIZGINLIK’ içinde olduğum öngörüsünde bulunmuşlar.

Bu eleştirel yaklaşımlar ilgili öncelikle şunu belirtmek isterim;

Yazdığım yazıların içeriklerinde ‘nasıl bir hava estiğinin’ daha ötesinde veya yazılarımı ‘nasıl bir ruh haliyle’ yazılarımı kaleme aldığımın tahlilini yapmaktan dolayı öncelikle ‘ne yazdığım, neyi anlatmak istediğime’ bakılmasının daha doğru ve yararlı olduğunu düşünüyorum.

O nedenle daha önceki yazılarım gibi bugün de yazdıklarımın da ‘dikkatlice ve de sadece göz gezdirme ya da bir kez okuma şeklinde değil’ gerekirse birkaç kez okunarak değerlendirilmesi beklentisi ve arzusu içindeyim.

Öncelikle ve ivedilikle yazılarımı okuyanların mutlaka bilmesini istediğim husus şudur; 'Ben ne bu tarafta ne de öteki tarafta durmaya pek meraklı biri değilim. O nedenle her iki tarafa da hem iğne hem de çuvaldız batırma cüretini ve dolayısıyla hakkını kendimde görebilmekteyim. Çünkü ben ömrüm yettiği müddetçe yaşadığımız hayata müdahil olma taraftarıyım!'

Çünkü içinde bulunduğumuz zorlu yaşam koşullarında, siyasal yaşamın ağırlığı, yaşadığımız tüm olumsuzlukları, yaşamın tüm alanlarını derinden etkilediğinin epeyce farkındayım biriyim. Geçen sene gerçekleştirilen 31 Mart yerel seçimleri sonrasında başlayan siyasal rüzgarların tersten esmeye başladığı bu yeni dönemde, bugüne kadar gözlemlediğim siyasal ve toplumsal süreçte siyasetin solunda, sosyal demokrat ve çağdaş, ilerici geçinen çevrelerde, kısaca tüm muhalif görünen kesimlerde bence ‘İNKAR EDİLEMEZ’ biçimde tüm iyimser sayılabilecek eylem ve söylemlere hatta çabalara rağmen yine de pek belli edilmek istemese de yoğun bir karamsarlık ve hayal kırıklığı hali varmış gibi gözükmektedir. Üstelik gittikçe ağırlaşan hayat şartları, ekonomik güçlükler, yoğun enflasyonist baskılar sonucu toplum kesimlerinde ‘OLUMSUZLUK’ ve ‘KARAMSARLIK’ havası varmış gibi görünen bu durum, her geçen gün kendini daha çok hissettirmektedir maalesef!..

Oysa bu olumsuz ruh halinden hızla sıyrılmak, yeni umutlara, yeni mücadelelere yılmadan ve bıkmadan hızla yelken açmak gerektiği kanısındayım. Siyasal mücadelelerin ve özellikle de muhalif çevrelerin içerisinde yer alanların, yaşanan süreçleri aklı başında irdeleyip değerlendirdikçe, çoğunlukla ortak bir noktada buluştuklarında da ben şahsen ’KUŞKU’ duymaktayım.

Bence bu durumun ‘siyaset yapma tarzının mutlak değiştirilmesi gerektiğine yeterince odaklanılmamasından kaynaklandığı’ kanısındayım.

Yaşamın hemen her alanında olduğu gibi siyaset alanında da zamanın o durdurulamayan doğal akışı ya da bir başka deyişle ‘YAŞAMIN DİYALEKTİĞİ’ yepyeni gereksinimleri/ ihtiyaçları elbette ortaya ‘KAÇINILMAZ’ biçimde çıkarmaktadır.

Bu durum; doğal olarak ‘yeni yol ve yöntem arayışlarını’ da beraberinde getirmektedir. İşte tüm yaşanan bu gelişmeleri gözlemleyip, çözümleyip ve sentezleyip, toplumsal mücadele alanlarında yeni hedefler belirlemek ve ‘YENİ YOL HARİTALARI’ oluşturmak gerekmektedir. Bu bağlamda, yeni siyaset yapma tarzının en önemli dayanağının ‘siyasal yaratıcılık ve üretkenlik’ olduğu inancındayım. Çünkü gerek siyasal partilerde gerekse farklı düşünce ve eylem platformlarında yahut kontrolsüz biçimde sosyal medya alanlarında buluşup, ‘hayata dair iddialar’ hatta formüller ortaya koymak ve bu iddia ve formülleri hayata geçirerek çözümler üretebileceği savunanlar, bence çoğunlukla ‘dar alanda kısa paslaşmalar’ içinde kalmakta daha öteye gidememektedirler. Bence bu yaşanan ‘KISIR DÖNGÜ’ giderek düşünsel ve eylemsel üretimi de kısırlaştırmakta, politik ve sosyal verimliliği de düşürmektedir. Hatta siyasetçiler bir süre sonra, enerjilerini birbirlerine karşı iç çekişme içinde verilen mücadelelerle tüketmeye başlamaktadırlar. Oysa benim kanaatim odur ki; ‘hayat o denli geniş ve kıyasıya mücadele gerektiren biçimde ve de o denli çok boyutludur ki, sayfalarca yazsam, saatlerce konuşsam bir türlü anlatamam!..

Yeter ki bizler; yaşamın tüm renklerini görmek ve mücadelenin tüm boyutlarını gerçekten kavramak isteyelim. Böyle bakıldığında elbette yapılacak iş de çok, verilecek uğraş da çok olacaktır, öyle değil mi?

En güzeli de yaşamı bir ucundan yakalamaktır, bence ‘yaşadığımız hayata müdahil olmaktır!..’