YARGI GERÇEKTEN ADALETLİ OLMALI
Tıpkı Anayasa Mahkemesi gibi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yani HSYK’nın kuruluşu 1961 Anayasa’sı ile sağlanmıştır. Bununla siyasi iradeye karşı yargı bağımsızlığının, yargıç ve savcı güvencesinin sağlanması amaçlanmıştır. O zaman oluşturulan bağımsız bu anayasal kuruluşlar bugüne değin varlığını ve etkisini korumuştur. 2010 yılında 12 Eylül’de gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerini içeren referandum ile hem Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve işleyişine yönelik hem de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı ve işleyişine yönelik değişiklikler yapılmış, dahası Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu adından ‘Yüksek’ ifadesi her nedense kaldırılmıştır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu,o günlerden günümüze değin anayasal bir kurul olarak kurumsal bir nitelik bir türlü kazanamamış, yargı bağımsızlığının, yargıç ve savcı güvencesinin sağlanması yönünde işlevini gerektiği gibi sürdürememiş, kendi içerisinde zaman zaman siyasi iradeyi temsil eden adalet bakanı ve Adalet Bakanlığı müsteşarı ile Yargıtay ve Danıştay’dan gelen ve yargı kanadını temsil eden üyeler arasında çatışmalar yaşanmış, görevinin gereğini özgür ve bağımsız olarak işlevini tam olarak yerine getirememiştir..
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun Her şeyden önce adalet bakanının HSK başkanı olarak ve bakan yardımcısı yine kuruldaki yerlerini korumuşlardır. Oysa bağımsız yüksek yargı kurulları anayasal kurullar olup kararlarını yargısal bir kurul olarak almalıdırlar. Somut gerçekler göstermiştir ki adalet bakanı ile yardımcısının daha önceki dönemde müsteşarının kurulda yer alması, kurulun siyasallaşmasına, bağımsızlığının, hâkim ve savcı güvencesinin sürekli tartışılır hale gelmesine yol açmıştır.Hâkim ve savcılardan oluşacak bağımsız bir yargı kurulunun gerektiğinde özgür ve bağımsız bir şekilde siyasi iradeyle ilişki kurması, idari sorunlarını kendisinin dile getirmesi ve çözüm üretmesi kesinlikle mümkündür. Son olarak 2017 yılı Nisan ayında gerçekleştirilen referandumla yapılan anayasa değişikliği ile oluşturulan yeni HSK yapılanması da uluslararası yargısal kurulların ölçütlerinden uzak kalmıştır. Özellikle yargıç ve savcıların kendilerini temsil edecek kurul üyelerini seçememeleri, bir siyasi partinin mensubu bakan ve bakan yardımcısının kurulda yer alması, diğer dört üyenin yürütme organınca seçilmesi, yasama organı tarafından yapılan yedi kişilik seçimde, çoğulculuğu oluşturacak önlemlerin alınmamış olması,Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun daha da siyasallaşmasına giden yolu epeyce açmıştır.Anayasanın 138. ve 139. maddelerinde hükme bağlanan mahkemelerin bağımsızlığını ve hâkimler ile savcılara güvence sağlayacak tek organ unutulmamalıdır ki, Hakimler ve Savcılar Kurulu’dur. Anayasanın 159. maddesi uyarınca da kuruluşunun ve görevinin esası, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik güvencesidir.Bütün bu nedenlerle, adil bir yargı sisteminden bahsedebilmemiz için öncelikle kuvvetler ayrılığı ilkesinin derhal yaniden ve de gerçekten yaşama geçirilmesi, uluslararası yargısal kurullar ölçeğinde, ülkenin kendine özgü somut koşulları da gözetilerek Hakimler ve SavcılarKurulu’nun yeni baştan yapılandırılması ivedilikle gerekmektedir. Bu da yeni yasal düzenlemeleri zorunlu ve kaçınılmaz kılmaktadır.
Bu görüşleri sizlerle paylaşmama vesile olan konuya ilişkin makalesinden kaynak olarak alıntılar yaparak yararlandığım Yargıtay Onursal Üyesi ve eski HSYK Üyesi Musa Tekin başta olmak üzere Balıkesir özelinde tanıdığım saygı ve sevgi duyduğum tüm hukukçu dostlarımı, ağabeylerimi, kardeşlerimi içtenlikle selamlıyor bu yazımı onlara ithaf ediyorum..
Yorum yapın