VİCDANI OLMAYAN NAMUSSUZ, AHLAKSIZ, ŞEREFSİZDİR!..

Düşünün bir kere; Namussuz, ahlaksız, şerefsiz kime, kimlere denir? Ahlaksız olan, namussuz olan, şerefsiz denilen kişi aynı zamanda vicdansızdır da..

Çünkü gerçekten ‘VİCDANSIZ’ olan kişinin bence ne ahlakı vardır ne namusu ne de şerefi vardır, olmaz da!..

Ahlak, namus ve şeref, bir kişinin, belli ilkeler, değerler, tutum ve davranışlar bağlamında bakıldığında, toplum tarafından değerlendirilmesine ilişkin kavramlar ve terimlerdir, diye düşünürüm. Buna karşılık ‘VİCDAN’ insanın kendi kendisinin tutum ve davranış ilkelerinin, değerlerinin toplamı, yani ahlak, namus ve şeref çerçevesinde kendi kendisini değerlendirmesidir. Bir başka deyişle, ahlak, namus ve şeref kavramları toplumsaldır. ‘VİCDAN’ ise bireyseldir yani kişisel boyuttadır. Ama ‘VİCDAN’ da bütün öteki ahlak, namus ve şeref kavramları gibi, bireye aileden, her türlü kitle iletişim araçlarından, arkadaş gruplarından, okuldan, eğer çalışıyorsa işyerinden, komşularından, mahallesinden, sokağından, ünlü sanatçılardan, sporculardan, yazar, gazeteci gibi rol modellerden, devleti yöneten siyasetçi rol modellerden, yani sizin anlayacağınız toplum kesimlerinden, toplumsal katmanlardan gelir, oluşur..

Aslında ‘VİCDAN’ insanın yüreğinde, insanın beyninde, insanın bütün hücrelerindedir. ‘VİCDAN’ insanın başka insanlar tarafından biçimlendirilişi sırasında zihnine, kalbine, bütün hücrelerine kazınmıştır!.

Hal böyle olunca da, ‘VİCDANSIZ’ insanın sözüne asla güvenilmez. Çünkü VİCDANSIZ insan aynı zamanda yalancıdır. O yüzden ‘VİCDANSIZ’ insanın yemin etmesine de inanılmaz, inanılamaz! Çünkü ‘VİCDANSIZ’ insanın mukaddes yani kutsal saydığı ve sandığı kimliği, kutsal değerleri hiç yoktur, olmaz da..

İşte o yüzdendir ki, ‘VİCDANSIZ’ insan asla yargıç, savcı, avukat, polis, jandarma, hatta bekçi dahi olmaz, olamaz! Çünkü toplumda bütün bu kutsal sayılan görevleri yapabilmek için gerçekten ‘VİCDAN’ gerektirir.

Sadece bu saydığım meslekler değil, ‘VİCDANSIZ’ insan doktor, hemşire, sağlık personeli de olamaz. Çünkü bütün bu görevler de gerçekten ‘VİCDANLI’ olmayı gerektirir. Ayrıca ‘VİCDANSIZ’ insan öğretmen, eğitimci, akademisyen de olamaz. Çünkü ‘VİCDANSIZ’ olan, çocukları ya da başka insanları da asla eğitemez, onlara gerçek anlamda bir şeyler öğretemez. ‘VİCDANSIZ’ insan aydınlığı dolayısıyla özgürlüğü değil ‘HEP KARANLIĞI’ sever. ‘VİCDANSIZ’ insan karanlıkçı, daima karartmacıdır da. ‘VİCDANSIZ’ insan aydınlığı, aydınlanmayı, aydınlatmayı, şeffaflığı, saydam olmayı, olunmasını, hukuku, adaleti asla sevmez, hoşlanmaz, hatta nefret eder.  Dahası, ‘VİCDANSIZ’ insan başka insanları, hayvanları, toplumu ve doğayı da sevmez, sevemez..

VİCDANSIZ insan aynı zamanda korkaktır, zalimdir, çıkarcıdır, olabildiğince sahtekardır. ‘VİCDANSIZ’ insanların yaşadıkları topluma en büyük kötülüğü, toplumun ahlak, namus ve şeref kavramlarını da yozlaştırmalarıdır. Şimdi gelelim sözün özüne, bir başka deyişle bugünlük sözün sonuna; Ben önümüzde yaklaşan seçimlere giderken, seçmenin olası yani muhtemel ‘VİCDASIZLARA KARŞI’ her şeye rağmen var olan, mevcut olan ‘VİCDANLARINA! İnanıyor, güveniyor, daha doğrusu inanmak ve güvenmek istiyorum!..