VAKIF GÖRÜNÜMLÜ TEKKE VE ZAVİYELERİN GENÇLER ÜZERİNDE AMANSIZ BASKISI

Bu konuya ilişkin yazmakta aslında geç kalmadım, bir şeyleri beklemedim. İşin aslı biraz sinir ve öfkemin dinmesini, geçmesini bekledim. Sonrasında daha mantıklı ve tutarlı yazacağımı, yazdıklarımın daha dikkatle okunacağını düşündüm. İşte o yüzden Genç Enes’in intiharına ilişkin yazım bugüne kaldı..

Gencecik bir insan. Üstelik epeyce başarılı bir genç. Tıp fakültesi öğrencisi. Yarın, bilemediniz öbür gün hekim diploması alacak doktor olacaktı, Belki de uzmanlaşacağı alanda geleceğin Özlem Türeci’si, Uğur Şahin’i olacaktı. Bir anda bu umutları beklentiler bitiverdi. Bunalımdaydı, böyle yaşamaya direnemedi, “Elveda” dedi daha 20’sinde hayata..

 Tokat gibi çarptı Türkiye’deki tarikat gerçeğini suratımıza. Ailesi, iktidar, hatta devletin birçok kurumu kabul etmese de..

İyi de niye intihar etti Enes Kara?

Ekonomik kriz mi? İşsizlik korkusu mu?

Hayır! Bir tıp fakültesi öğrencisi, mezun olduğu an, Türkiye’de ya da gideceği bir başka coğrafyada rahatlıkla iş bulur, para da kazanır. Kanımca gelecek kaygısı veya korkusu değildi onunki.. 

Çünkü Enes’i umutsuzluğa sürükleyen gerekçe tarikat gerçeğinin ta kendisiydi. Bıraktığı son video kaydından bu anlaşılıyor. Kaldığı evden bozma cemaat yurdundaki zorlamalar belli ki bezdirmiş o genç insanı. “Hiç kalmak istemememe ve bunu aileme defalarca söylemiş olmama rağmen bu yurtta kalmaya devam ediyorum. Defalarca söyledim ama beni burada kalmaya zorladılar” sözleri aslında o kadar açık o kadar net ve anlaşılır ki!.

Biz biraz daha derine inelim: Nefes alamamış bu evladımız, o ortam ve koşullarda anlayacağınız üzere..

Örneğin siz bir tıp öğrencisini sabah namazına, yatsı namazına zorlarsanız, ranzasına götürdüğü sıradan bir müzik dergisine hayır derseniz film kopar. Ya da “İsrailli tıp adamları, artık anne karnındaki embriyonun cinsiyetini belirleyebiliyor” dediğinde ensesine de şaplağı indirirseniz o genci kaybedersiniz. Hele hele, haftada birkaç kez ya da gün aşırı  çoğu uyduruk “hadisleri” ve çağdışı, akıldışı “fıkıhları” dinlemeye mecbur tutuyor zorluyorsanız bunalır o çocuk, her çocuk!..

Katı kurallara karşı gelenlerin de yurttan yaka paça atıldığı konuşulurken üstelik. O yüzden uymak zorunda kalıyorlar tarikat evlerinin çağdışı kurallarına binlerce gencimiz, evladımız. Enes’in o veda videosunda dediği gibi “Üç saat gibi bir şey kalıyor, belki o da kalmıyor, özgürlüğünüz elinizden gitmiş gibi hissediyorsunuz...”

İşte bu türden baskılar kanaatim odur ki Enes’i canına kıyacak kadar bezdirip intihara sürükledi. Allah taksiratını affetsin. Sebep olanlarında Allah belasını versin!..

Atatürk’ün 30 Kasım 1925’te kapattığı tekke ve zaviyelerin günümüze erişen taklitlerinin kurbanı oldu Enes, “Benim gibi binlerce genç bu kıskaçta” çığlığıyla...

Evet, kâğıt üzerinde tekke, zaviye yasak ama vakıf adı altında yurt, kurs, cemaat, dernek serbest!.

Paralel, bir başka deyişle koşut yani paralel bir yapı var; kimse inkâr etmesin!.

Üstelik bu yapı öyle güçlü ki kamusal alanın her kademesinde her yerine yerleşmiş, çöreklenmiş durumdalar. İşte asıl vahim tehlike de budur!.

Evet, Enes Kara yaşama veda ederken bizlere “tarikat yurdu” görünümlü tekke ve zaviyeleri işaret etti. Biz bu uyarıyı anladık mı, anlayacak mıyız? Açıkçası bir şey söylemek epeyce zor!..