TÜRKİYE’NİN LAİKLİK SORUNU..

Türkiye’nin günümüzde ekonomi, demokrasi, hukuk, adalet, yargı, medya, ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanlarında ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu bilinen apaçık bir gerçektir. Ancak Türkiye’nin bu alanlarda ilk defa sorun yaşamadığı da bilinmektedir. Ekonomik krizler Türkiye’nin hemen hemen her iktidarı döneminde yaşanmıştır. Demokrasi, hukuk, adalet, yargı, medya, ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanlarında da özellikle 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeler döneminde hatta 28 Şubat sürecinde büyük sorunlar, son olarak 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı o hain kalkışma süreçte benzer sorunlar yaşanmıştır. Ancak resmen olmasa da fiilen laikliğin bir tarafa bırakılması, Anayasa’da halen yazılı olmasına karşın Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa yaşanmaktadır. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, demokrasinin yerine teokrasinin egemen kılınması yani dinsel kuralların egemen kılınması amacıyla toplum üzerinde baskı kurulduğu yani laik cumhuriyetin yıkılmasına yönelik önemli bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuz gerçeği karşımızda durmaktadır. Ayrıca günümüzde yaşanan ekonomi gibi diğer sorunlar da büyük ölçüde, AKP’nin teokratik düzen hevesi ve hedefinden kaynaklanmaktadır, kanısındayım. Bu nedenle laikliğin bertaraf edilmesi, ülkedeki tüm diğer sorunları önceleyen, öncelikli bir sorun olarak ele alınmalı kanısını taşıyanlar bugün ülkemizde bir avuç azınlık gibi görünse de bu azınlıkmış gibi tarif edilen bilinçli kitlenin sayısı ve ağırlığı gün geçtikçe artmaktadır, diye düşünüyorum. Laiklik, dinin, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim işlerine müdahale etmemesi, bu alanları tutsak almaması, devletin de bu koşullarla, dindar olmayı seçen vatandaşın dini inanç ve ibadet özgürlüğünü, aksini düşünen ve yaşamak isteyen vatandaşlarında dünya görüşünü ve yaşam tarzını güvence altına alması olarak algılanmalı ve uygulanmalıdır. Bir kez önemle belirtmek isterim ki laiklik kesinlikle dinsizlik demek değildir. Laiklik, farklı dinlerin, mezheplerin ve dünya görüşlerinin bir arada yaşamasını sağlayan, belli bir dinin ve mezhebin topluma zorla dayatılmasını engelleyen örnek ve eşsiz bir uzlaşma modelidir. Laiklik, içerik olarak bakıldığında siyasetin, devletin, hukukun, eğitimin dinselleşmesinin önlenmesi anlamına gelmektedir. Laiklik, dinin, ekonomik ve siyasi amaçlarla suiistimal edilmesinin, yani kötü amaçlar için örneğin terörist amaçlar için kullanılmasının, dinin, ekonomik ve siyasi çıkarları amacıyla bir araç olarak kullanılmasının önlenmesidir. Sözgelimi bir zamanlar yapıldığı gibi üniversitelerde başörtüsünü yasaklamak laiklik değildir. Gerçi o dönemde yasaklanan siyasal bir simge olarak görülen türbandı ama..

Ayrıca Laiklik, eğitim müfredatının dinselleşmesini önlemek, İmam hatip okullarının ve ilahiyat fakültelerinin tamamını kapatmak değildir. Esasen Laiklik, imam hatip okullarını müftü ve imam ihtiyacına göre, ilahiyat fakültelerini ilahiyatçı ihtiyacına göre orantılı bir sayıda açmaktır. Laiklik, Tevhidi Tedrisat kanunu yani Öğretim Birliği Yasası’nı kasıtlı ve bilinçli olarak ihlal etmeye yönelik ‘4+4+4’ diye adlandırılan güya yeni eğitim modelinin kaldırılması, Kuran kurslarının reşit olmayan öğrencilere dayatılmasının engellenmesidir. Laiklik, zorunlu din dersinin kaldırılıp 1982’ye kadar olduğu gibi din dersinin yeniden seçmeli ders haline getirilmesidir. Laiklik, siyasetin dinsel söylemlere dayandırılmasının, hukukun din kurallarına göre belirlenmesinin, ekonominin din kurallarına göre yönetilmesinin, devlette kadrolaşmanın dini ölçütlere göre uygulanmasının engellenmesidir. Laiklik, dinin ortadan kaldırılması, dinin yasaklanması değildir. Laiklik, din devletinin kurulmasının ve köktendinci faşizm temelli devlet düzenine geçişin önlenmesidir. Laiklik konusunda bugün için kurumsal olarak duyarlı olan birçok siyasi parti vardır. Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Memleket Partisi, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti, Türkiye İşçi Partisi, Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Emek Partisi hatta Saadet Partisi bu partilerin içinde sayılabilir. Yapılan tüm araştırmalara göre; Söz konusu partilerin toplamda güncel oy oranı yaklaşık olarak yüzde 55-60 arası olduğu görülmektedir. Teokratik bir monarşinin kurulup demokrasinin ortadan kaldırılmasını amaçlayan AKP-MHP iktidarının son bulması için bu oy oranı yeterli sayılmaktadır. Söz konusu siyasi partilerin arasında birçok konuda farklılıklar olsa da laiklik bu siyasi partilerin asgari düzeyde düşünsel bileşenidir. Yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığının ve yargı bağımsızlığının yeniden sağlanması, parlamenter düzenin ve hukuk devletinin yeniden tahsis edilip Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diye adlandırılan bu ucube düzenin sonlandırılması; düşünce, ifade, medya ve örgütlenme özgürlüğünün, üniversite özerkliğinin sağlanması da bu siyasi partilerin asgari ortaklığıdır kanısını kuvvetlice taşımak istiyorum. CHP’nin ve İYİ Parti’nin önderliğinde altılı masanın diğer bileşenleriyle birlikte önümüzdeki seçimlerde kast ettiğim düzeni yeniden kurma arzusunda ve girişimindeki ittifaka, laiklik duyarlılığı olan seçmenin de sandıkta destek vermesi durumunda, Türkiye AKP’nin kurmak ve yerleştirmek istediği teokratik ve dinsel otorite kurallarına dayalı düzenden kurtulacağı gibi, anayasadaki laiklik ilkesi de böylece korunmuş olacaktır düşüncesindeyim..