31 Mart 2024 Yerel Seçimleri sonrasında, sanırım 19 gün geçmesinin ardından yine bu sütunlarda yayımlanan yazımda bakınız şu görüşlerimi nasıl ifade etmiştim; 

“31 Mart Yerel seçimlerinin üzerinden tam bugün itibarıyla tam 19 gün geçti. Sanırım 1999 yılıydı. Buna benzer biçimde Balıkesir siyasetine yönelik hatta genelde siyasetin geneline ilişkin bir mektup denilebilecek tarzda bir yazıyı kaleme almış ve o dönemde orada çalışmasam dahi Balıkesir basının duayenlerinden büyük usta Ekrem Balıbek’in sahibi olduğu YENİ HABER gazetesinde buna benzer bir yazım yayımlanmıştı. Öncelikle şu hususu üzerine basa basa vurgulayarak belirtmem gerekiyor sanırım. Balıkesir Siyaseti; hem sağ yelpazesiyle hem de sol yelpazesiyle 12 Eylül 1980 darbesi sonrası süreçte büyük boşluk ve de başsız biçimde yalpalayarak savrulmaktadır…

Şöyle ki; 1980 öncesi süreçte yani 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 1961’de başlayıp 12 Mart 1971 muhtırasında epeyce tökezlemesine rağmen 1980 yılı 12 Eylül’üne dek devam eden süreçte hem ülke siyasetine hem de Balıkesir siyasetine damga vurmuş (benim açımdan bakıldığında) şimdiler de çok az Balıkesirlinin anımsayabildiği veya kimilerinin adlarını isimlerini dahi hiç duymadığı başta; Cihat Bilgehan olmak üzere Ahmet İhsan Kırımlı, Kaya Bulut, Gökhan Evliyaoğlu, Ahmet Aydın Bolak, Fenni İslimyeli, Mehmet Tiritoğlu, Ali Enver Güreli, İbrahim Aytaç, İlhan Aytekin,  sadece bir dönem 1973- 1977 arası milletvekilliği yapmasına rağmen Behram Eker, Balıkesir kökenli olmamasına rağmen Sadullah Usumi, yine Balıkesirli olmamasına rağmen hem milletvekilliği hem de Bakanlık yapan İrfan Özaydınlı gibi isimleri rahatlıkla sayabiliriz. Bunların arasında en fazla ön plana çıkan bana kalırsa; Cihat Bilgehan ile İrfan Özaydınlı’dır. Çünkü merhum Cihat Bilgehan 1960’lı yıllardan başlayarak Süleyman Demirel başbakanlığında kurulan hükümetlerde defalarca bakanlık yapmış hem ülkesine hem de memleketi Balıkesir’e önemli hizmetlerde bulunmuştur. İrfan Özaydınlı ise asker kökenlidir ama kısa süreli de olsa Bülent Ecevit kabinesinde İçişleri Bakanı olarak görev almış, bu kısa görev süresi içinde Balıkesir Polis okulunun şehrimize kazandırılmasını sağlamış, daha sonra o çalkantılı dönemde 1978’deki Maraş olaylarının hemen sonrasında sorumluluk bilinciyle İçişleri Bakanlığı görevinden istifa etmiştir. Bu sözünü ettiğim yaklaşık 20 yıllık süreçte başta da belirttiğim gibi hem ülke siyasetine damga vurmuş iz bırakmış isimler olduğu gibi hem de Balıkesir siyasetinin hem iki kanadında önemli ve bence mümtaz isimler siyaset sahnesinde yer almışlardır. Ancak mektubumun başında da belirttiğim gibi bu durum 1980 12 Eylül askeri darbesi sonrasında önce sekteye hatta akamete uğramış, sonra da o kesintiye, sekteye uğrayan sürecin belki de kaçınılmaz bir sonucu olarak ve bence ‘deyim ne kadar doğru olacak bilemiyorum ama’ doğru dürüst layık olduğu biçimde bir ‘OYUN KURUCUSU’ olmaması nedeniyle ‘içine düştüğü boşluk ve başsız kalışından veya başsız bırakılmış halinden’ günümüze kadar bir türlü kurtulamamıştır. Burada kast ettiğim ‘oyun kurucu’ gerçekten bir oyun kurucu olmasa da bana göre hem siyaseten hem de siyaset üstü bir “AĞABEY” pozisyonudur Balıkesir için!...

1980 sonrası süreçte günümüze değin belki de sizlerde anımsayacaksınız aktif siyasete bir türlü girmeseler de de Rona Yırcalı, merhum Faruk Kula, İbrahim ve Emin Ermişler, aktif siyasete girmiş, çıkmış olsalar dahi Baki Ataç, merhum Sami Sözat ve Sami Gökdeniz, Önder Kırlı, Orhan Sür, Ziya Tan gibi isimler kısa dönemler içinde dahi olsa bu kast ettiğim “Balıkesir’in hamisi veya abisi olma fırsatlarını” bence maalesef ya kaçırmış ya da kullanamamış veya o fırsatı geniş kitleleri kucaklayacak biçimde avantaja çevirme beceri ve basiretini gösterememişlerdir. Son 22 yıllık süreçte yani 2002 yılıyla vefat ettiği 2021 yılına kadar süreçte Ahmet Edip Uğur bu sözünü ettiğim ‘AĞABEYLİK’ pozisyonunu üstlenebilmek için kendine göre veya kimilerine göre epeyce çaba göstermesine ve benim de kanaatime göre belki de ‘hırsları ihtirasa dönüştüğü için’ ya da yine benim gözlem öngörülerime dayalı olarak ifade ettiğim üzere ‘Balıkesir siyaset sahnesinde tanıdığım ‘EN KİNCİ’ isim olması yüzünden bir türlü bütüncül ve herkesi kucaklayan bir şahsiyet olamamasından dolayı’ çok arzu ettiği ‘AĞABEYLİK’ mertebesine bir türlü erişememiştir. Ancak her şeye rağmen Edip Uğur siyaset yaptığı süreç içinde kendi ekseninde Balıkesir siyasetinin önemli ve etkili bir ‘FİGÜR’ olmayı sağlamıştır. Hele ki, açıkça belirtmek gerekirse bana göre de demokratik anlamda ‘haksız ve hukuksuz’ biçimde Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden zorla istifa ettirilmesinden sonra çok acıdır ve hazindir ki Ahmet Edip Uğur’un yüzüne ‘dost bildikleri dahil’ olmak üzere bakıp konuşan selam dahi veren ne yazık ki olmamıştır ben ve benim gibi birkaç kişi haricinde. Edip Uğur’un vefatından sonra kendi ifadesiyle bu kast ettiğim ‘AĞABEYLİK’ pozisyonuna partiler üstü, hatta siyaset üstü olması kaydı şartıyla çok açık ve aleni biçimde olmasa da İbrahim Ermişler talip olmuştur ama bugüne değin geçen süreçte benim gözlem, izlenim ve de bizzat Balıkesir kamuoyu nezdinde nabız yoklamalarıma bakılırsa o isimde pek kabul görmemiş, bundan sonraki süreçte görebilecek gibi de değildir ne yazık ki!..

Şimdi ben bunları neden ve niçin yazdığım konusu gelelim dilerseniz. Efendim Ahmet Akın’ın, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Mesut Akbıyık’ın Karesi Belediyesi, Hakan Şehirli’nin de Altı Eylül Belediyesi başkanı seçilmesinden sonra bu yazdıklarımın daha da önem kazandığını düşünüyorum. Çünkü ‘hem Balıkesir’in hem de ülke siyasetinin kartları yeniden karılmaktadır!’ düşüncesindeyim. Bu pencereden bakıldığında 1980’den sonrası süreçte kısmı başarılı ve büyük ölçüde başarısız denemeler olmasına rağmen özellikle Balıkesir siyaseti ‘başsız’ biçimde yalpalayıp savrulmaya devam etmektedir. Çünkü kast ettiğim gibi ‘AĞABEYİ’ ya da bütüncül düşünürsek ‘AĞABEYLERİ’ yoktur yani ‘AKİL ADAMLARDAN’ yoksundur, mahrumdur!..”

Balıkesir BİRLİK Gazetesi’nde bu yazımın yayımlanmasının üzerinden altı buçuk ay geçti. O gün yazdıklarımın bugün içinde geçerli çünkü o günden bu güne değişen hiçbir şey yok bu koca Balıkesir’de…

Aksine her şey daha da çirkinleşti ve yozlaştı ve çok daha vahim bir hal aldı ne yazık ki!..