SİNEYE ÇEKİP SİNDİREMEDİKLERİM MEVCUT!
Bugün dünkü yazımın giriş bölümünde ifade ettiğim gerekçelerle yani 'zaruret hasıl olduğundan
gördüğüm lüzum üzerine' dünkü yazımın devamı niteliğindeki yazımı sizlerle paylaşıyorum;
Bu mesleğin içinde yani gazetecilikte yıllarca yaşadıklarımın bana bilmediğim daha neleri(!) öğrettiğini
düşündüğümde, ‘tüm bunları bunca acıyla birlikte yaşamış olmayı, hiç yaşamamış olmaya tercih
ettiğimi’ anlıyorum. Olayları yaşarken çektiğiniz meşakkat; karşılığında size yeni bilgiler, tecrübeler ve
yaşam kılavuzu olarak geri dönüyor. Hayatla ilgili bilgilerim, hayata dair bildiklerim sadece son 19-20
yıl öncesine göre bile inanılmaz derecede değişime uğradı. Son 19-20 yılda yaşadıklarımı eğer
yaşamamış olsaydım, bu bilgilerin getirdiği birikimlerin hiçbirine asla sahip olamayacaktım. Belki de
salakça bir şizofreniyle ‘gazetecilik yaptığımı zannedip, benim nasıl olup da bu dünyada başkaları
gibi olamadığıma’ hayret edip duracaktım. Oysa son 19-20 yıl içinde yaşadıklarım, öğrendiklerim,
karşıma çıkartılanlar, bana öğrettikleri mucizevi dersler, hayatı benim açımdan çok başka bir boyuta
konumlandırdı. Dersler hayatıma gerektiği anda geldiler, bana öğretildiler ve verilip gittiler. Elbette
bu dersleri öğreten aracılar vardı. Doğrusu tüm bu yaşadıklarımı hazmedebilmek, o kadar da kolay
olmadı, olmamalıydı da..
Öncelikle yaşadığınız bazı şeyleri sineye çekip sindirebilmek için zamana ihtiyaç duyuyorsunuz. Ve de
ruhsal açıdan sindirim sisteminizi de güçlendirmeniz gerekiyor. Ama bazen öyle şeyler yaşıyorsunuz ki
o yaşadıklarınızı sineye çekip sindirebilmek asla mümkün olmuyor..
55 yıla erişen hayatımın,32 yılı aşan meslek yaşamımın, bilhassa son dönemini kapsayan 2000 yılından
2021 yılına kadar olan kesitinin şöyle bir gözümün önünden adeta 'bir film şeridi gibi' geçtiğini
görünce yukarıda yazdığım satırlarda ifade ettiğim hissiyatı bir kez daha yaşadım..
Şunu anlatmak istiyorum; Hayattan bir ders almaya hazır olduğunuzda, karşınıza mükemmel bir
tecrübe ya da sizin bu dersi öğrenebilmeniz için bir fırsat sunacak olan birisi mutlaka çıkacaktır.
Dersinizi aldığınızda, dersin hazmedilebilmesi için biraz zaman gerekecektir. Acele etmenize hiç
gerek yoktur. Aslında belki de bu güzel bir yolculuktur. Herhangi bir anda bulunduğunuz yerin,
bulunmanız gereken yer olduğuna lütfen inanın!.
Neyse ki hayatta karşıma çıkan dersler, vesileler, öğretiler ve öğreten hocalardan edindiğim bilgiler
beni yeni bir adam yapmaya önemli ölçüde katkı sağladı, yardımcı oldu. Tüm bu gerçeklere vakıf
olduktan sonra, şimdi geldiğim yere yani konuma bin kere şükrediyorum!.
Bu çileli ama çileli olduğu kadar kutsal saydığım, mesleğe yani gazeteciliğe kendi isteğimle 1988 yılının
24 Ekim’inde başladım. Aradan tam olarak 32 yıl 10 ay geçti. Bu süreç içinde yaşım 22’den 55'e geldi.
14 yıldır saçlarım ağarmaya başladığı gibi son 13 senedir de gözlük kullanmaya başladım. Yavaş
yavaşta olsa yaşlanmaya başladım yani. Geride kalan otuz iki yılı aşkın meslek süreci içinde, sırasıyla,
Harman, Hizmet, Yeni Asır, Yeni Haber, Birlik, Dünya Ekonomi, Ekspres ve Marmara, Demokrat ve
Artı Haber ve BİRLİK gazetelerinde, Radyo 10, Radyo BRT, Karesi TV’de çalışarak yerel basın ve
medya sektöründe, uzun yıllar, Balıkesir’e ‘anlımın akıyla’ onur ve elbette gururla, ‘bazen bana
yaşatılan hasetlik dolu tüm olumsuzluklara rağmen’ bir an için yılmadan, ilk günkü heyecanımı asla
yitirmeden, layıkıyla ‘en iyi biçimde hizmet etme gayreti içinde’ oldum, olmaya da halen devam
ediyorum..
Bu oldukça uzun sayılabilecek zaman kesiti içinde, gördüklerim ve yaşadıklarımdan ders alamaya
daima hazırlıklı oldum. Bazen gördüklerimi ve yaşadıklarımı yadırgayıp, içime sindirme zorluğu
yaşasam da o zorlu deneyimlerden gereken dersleri çıkardım, yani mesleki anlamda olgunlaştım.
Çocukluğumdan beri, sabırsız biri olarak bilinmeme rağmen bu çileli meslekte en az en sabırlısı kadar
sabır gösterdim, asla aceleci dolayısıyla sabırsız davranmamaya azami gayret gösterdim. 32 yılı aşkın
yıllık meslek hayatımın bilhassa son 19-20 yılında ibretle yaşadıklarım, gördüklerim, karşıma çıkan
ders olabilecek olaylar ve gelişmeler, öğrendiklerim, edindiğim deneyimler beni yepyeni ve belki de
bambaşka bir adam haline getirdi. Zannediyorum, 1980’li yılların ikinci yarısının başındaydı, Opus adlı
bir pop müzik grubunun ‘LİFE İS LİFE’ adlı hit olmuş bir parçası vardı. O şarkı, Türkçe çevirisiyle
‘HAYAT YAŞAMAKTIR’ diye haykırıyordu. İnanın bana gerçekten 'hayat yaşamaktır, hayat, hayatı
gerçekten yaşayabilmektir!.
Yaşadıkların karşısında eğer bilgili ve birikimliysen, deneyim sahibiysen, dimdik durabilmeyi
başarabiliyorsan o zaman hayat yaşamaktır, diyebilirsin rahatlıkla, gönül ferahlığıyla..
Her ne kadar yazımın başlığında belirttiğim gibi o kadar şeyi yaşadıktan sonra bir türlü sineye çekip
hazmedemesem de hayatı yaşayabilmesini bilene gerçekten hayat yaşamaktır!..
Yorum yapın