Bugün sizlere geçenlerde bu sütunlarda yayımlanan bir yazımın giriş bölümünde ifade ettiğim gerekçelerle yani 'zaruret hasıl olduğundan gördüğüm lüzum üzerine' o yazımın devamı niteliğindeki yazımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Bu mesleğin içinde yani gazetecilikte yıllarca yaşadıklarımın hayata dair bana bilmediğim daha neleri öğrettiğini ve hatta öğreteceğini düşündüğümde, ‘tüm bunları bunca acıyla birlikte yaşamış olmayı, hiç yaşamamış olmaya tercih ettiğimi, belki bundan sonra da edeceğimi’ gayet iyi anlıyorum. Yaşadığım olayları yaşarken çektiğim meşakkat; karşılığında benim gibilere yeni bilgiler, tecrübeler ve yaşam kılavuzu olarak inanıyorum ki bana geri dönüyor. Hayatla ilgili edindiğim bilgiler, hayata dair bildiklerim, öğrendiklerim sadece son 22-23 yıl öncesine göre inanılmaz derecede çok büyük oranda değişime uğradı. Son 22-23 yılda yaşadıklarımı eğer yaşamamış olsaydım, belki de bu bilgilerin getirdiği birikimlerin hiçbirine asla sahip olamayacaktım. Ya da salakça bir şizofreniyle ‘gazetecilik yaptığımı zannedip, benim nasıl olup da bu dünyada başkaları gibi bir türlü olamadığıma’ şaşkınca hayret edip duracaktım.
Oysa bu mesleğin içinde son 22-23 yıl içinde yaşadıklarım, öğrendiklerim, karşıma çıkanlar ve çıkartılanlar, o yaşadıklarımın bana öğrettiği mucizevi hayat dersleri, yaşamı benim açımdan adeta çok başka bir boyuta konumlandırdı. O yaşam derslerinin içinde edindiğim deneyimler; hayatıma gerektiği anda geldiler, bana öğretildiler ve verilip gittiler. Elbette bu dersleri bana öğreten belleten aracılar(!) vardı. Doğrusu tüm bu yaşadıklarımı hazmedebilmek, o kadar da kolay olmadı, esasen olmamalıydı da…
Çünkü öncelikle yaşadığınız bazı şeyleri sineye çekip sindirebilmek için zamana ihtiyaç duyuyorsunuz…
Ve de ruhsal açıdan sindirim sisteminizi de güçlendirmeniz gerekiyor. Ama bazen öyle şeyler yaşıyorsunuz ki o yaşadıklarınızı sineye çekip sindirebilmek asla ve de katta mümkün olmuyor, olamıyor!..
58 yıla erişen ve de 59 yıla erişmeme az kalan hayatımın, 36 yıla ulaşan meslek yaşamımın, bilhassa son dönemini kapsayan 2000 yılından 2024 yılına kadar olan kesitinin şöyle bir gözümün önünden adeta 'bir film şeridi gibi' geçtiğini görünce yukarıda yazdığım satırlarda ifade ettiğim hissiyatı inanın bir kez daha yeniden yaşadım..
Şunu anlatmak istiyorum; Hayattan bir ders almaya hazır olduğunuzda, karşınıza mükemmel bir tecrübe ya da sizin bu dersi öğrenebilmeniz için bir fırsat sunacak olan birisi mutlaka çıkacaktır. Dersinizi aldığınızda, dersin hazmedilebilmesi için biraz zaman gerekecektir. Acele etmenize hiç gerek yoktur. Aslında belki de bu yaşadıklarınız ve yaşayacaklarınız çok güzel bir yolculuktur. O yüzden sizlerde herhangi bir anınızda bulunduğunuz yerin, bulunmanız gereken yer olduğuna lütfen inanın!..
Neyse ki hayatta karşıma çıkan dersler, vesileler, öğretiler ve öğreten hocalardan edindiğim bilgiler, yaşadığım hayatın içinde beni yeni bir adam yapmaya önemli ölçüde katkı sağladı, yardımcı oldu. Tüm bu gerçeklere vakıf olduktan sonra, şimdi geldiğim yere yani konumuma ve de elbette halime binlerce kez şükrediyorum!.
Bu çileli ama çileli olduğu kadar kutsal saydığım, mesleğe yani gazeteciliğe kendi isteğimle 1988 yılının 24 Ekim’inde başladım. Aradan tam olarak 36 yıl 8 ay geçti. Bu süreç içinde yaşım 22’den 58'ye geldi. 14 yıldır saçlarım kısmen de olsa ağarmaya başladığı gibi son 17 senedir de gözlük kullanmaya başladım. Yavaş yavaşta olsa yaşlanmaya başladım yani sizin anlayacağınız!..
Geride kalan 36 yılı aşkın meslek süreci içinde, sırasıyla, Harman, Hizmet, Yeni Asır, Yeni Haber, Birlik, Dünya Ekonomi, Ekspres ve Marmara, Demokrat ve Artı Haber şimdi yine BİRLİK gazetelerinde, Radyo 10, Radyo BRT, Karesi TV’de çalışarak yerel basın ve medya sektöründe, uzun yıllar, Balıkesir’e ‘anlımın akıyla’ onur ve elbette gururla, ‘çoğu zaman bana bana yaşatılan fitnelik, fesatlık ve hasetlik dolu tüm olumsuzluklara rağmen’ bir an için yılmadan, ilk günkü heyecanımı asla yitirmeden, gayet layıkıyla ‘en iyi biçimde hizmet etme gayreti içinde’ oldum, olmaya da halen devam ediyorum, edeceğim de..
Bu oldukça uzun sayılabilecek zaman kesiti içinde, gördüklerim ve yaşadıklarımdan daima ders alamaya hisse kapmaya daima hazırlıklı oldum. Bazen gördüklerimi ve yaşadıklarımı yadırgayıp, içime sindirme zorluğu yaşasam da o zorlu deneyimlerden gereken dersleri çıkardığıma inanıyorum yani mesleki anlamda olgunlaştım herhalde!...
Çocukluğumdan beri, sabırsız biri olarak bilinmeme rağmen bu çileli meslekte en az en sabırlısı kadar sabır gösterdiğimi düşünüyorum, o yüzden asla aceleci dolayısıyla sabırsız davranmamaya azami gayret gösterdiğime inanıyorum. 36 yılı aşkın yıllık meslek hayatımın bilhassa son 22-23 yılında ibretle yaşadıklarım, gördüklerim, karşıma çıkan ders olabilecek olaylar ve gelişmeler, öğrendiklerim, edindiğim deneyimler beni yepyeni ve belki de bambaşka bir adam haline getirmiştir sanırım. Eğer yanılmıyorsam, 1980’li yılların ikinci yarısının başındaydı, Opus adlı bir pop müzik grubunun ‘LİFE İS LİFE’ adlı hit olmuş bir parçası vardı. O şarkı, Türkçe çevirisiyle ‘HAYAT YAŞAMAKTIR’ diye haykırıyordu. İnanın bana gerçekten 'hayat yaşamaktır, hayat, hayatı gerçekten yaşayabilmektir!..
Yaşadıkların karşısında eğer bilgili ve birikimliysen, deneyim sahibiysen, dimdik durabilmeyi her şeye rağmen başarabiliyorsan o zaman hayat gerçekten yaşamaktır, diyebilirsin rahatlıkla, gönül ferahlığıyla…
Her ne kadar yazımın başlığında belirttiğim gibi o kadar şeyi yaşadıktan sonra bazı şeyleri, yahut bir şeyleri, hala bir türlü sineye çekip hazmedemesem de hayatı yaşayabilmesini bilene gerçekten hayat yaşamaktır!..
Yorum yapın