SIKILIP UTANMASINI BİLMEYEN KORKMAYI DA BİLMEZ ANLAMAZ!

Bana göre; Korkmak ve korkaklık, günlük yaşamda en çok karıştırılan kavramlar arasında yer alır ama aslına bakarsanız, ‘korkmak ayrı, korkaklık ayrıdır.’ İkisi de birbirinden çok farklı kavramlardır..

 Şöyle ki; ‘Korkmak insani bir duygudur. Korkaklıksa insanın kişiliğinden, yaşam tercihlerinden kaynaklanır. Korkaklık bence bireysel bir savunma mekanizması, cesaretten yoksun olanların, risk almaktan uzak durmasıdır, aslında!’ O nedenledir ki; ‘Korkak, kendini yalnızca korunmaya adar, maddi ve manevi kaybını ne kadar azaltabileceğini düşünür.’ Korkmak herkesin başına gelebilir. Etten, kemikten olan her canlı korkabilir. Korkaklıksa korkunun kişiyi hiç terk etmediği duygu halidir. Bir bakıma, ‘kişinin varlığını, potansiyelini sürekli görmezden gelmesi, sürekli inkar etmesidir.’ Korku dozunda yaşanırsa insanı tetikte dolayısıyla ruhsal açıdan zinde tutar, ihtiyatlı davranmaya iter. Korkaklıksa gizliden gizliye yani bilinçaltında her zaman aynı şeyleri  ister, hatta emreder! “geri çekil, ya da yenilgiyi kabul et, ya da şimdi, hemen teslim ol!" gibisinden komutlar vermekten asla çekinmez! Korku belki kişiyi tedirgin eder ama korkan insan tedirgin olsa da, sürekli çare arar. Soğukkanlılığını koruyabildiği ölçüde, içine düştüğü durumdan kurtulmanın makul, mantıklı bir yolunu düşünür ve arar. Ancak korkak, her zaman yüreğini tek bir  içgüdüsüne teslim eder. O da kaçmak, kaçmak, kaçmaktır. ‘Korkuyu itiraf etmek, korkaklığıysa inkar etmek kolaydır. ’Yani cesur olan, korktuğunu rahatlıkla itiraf ederken; korkak, ruhuna korku dağları salanı ya inkar eder ya da yalandan küçümser!

Tuhaf bir çelişki gibi gözükse de bence cesaret, korkunun en ilerlemiş, en zirve yapmış halidir. İnsan bazen öyle korkar ki, saldırmaktan, deli cesareti göstermekten başka yolu kalmaz. Korkan, kendini savunurken kurtuluş umudunu hep yüreğinde taşır. Klasik bir korkaksa bıkmadan usanmadan her sıkıştığında hep aynı refleksi gösterir. Beyaz bayrağı gönderin en tepesine, mümkün ise, gökyüzüne kadar çekmek ister!.

İnsan isterse tüm korkularıyla baş edebilir. Çok kolay olmasa da tüm korkularıyla yüzleşebilir. Tüm korkularını yenebilir. Korkaklığınsa tedavisi çok da olası değildir ya da bu tedavi, sonsuz bir azim ve sabır gerektirir. Korkmak anlık bir duygu durumudur. Korkuya neden olan durum geçtiğinde, insan rahatça tekrar günlük yaşamına dönebilir. Korkaklıksa neredeyse bir kişilik özelliği, karakter belirleyicisi olduğundan, ne yazık ki, yaşadığı sürece insanı ‘gölgesi’ gibi takip eder. Bir insanın korkmasından daha doğal ne olabilir ki! Aslında "Ben hiçbir şeyden korkmam!" diyenler yalan söyler. Asla unutmayın ki; insan korktuğu kadar, korkuları kadar insandır! İnsan; Korkularını değil, korkuları onu yönetiyorsa, asıl işte o zaman kendine gerçekten dikkat etmelidir! Çünkü insan o zaman gerçekten korkağın biri olmaya çok yaklaşmış ve hatta korkak biri olmuş, demektir.

Yazıma başlarken ne demiştim; ‘Korkmak ayrı, korkaklık ayrıdır’ demiştim. Öyle değil mi? ‘Korkakların gidecek yeri, korkaklığın evi, yeri, yurdu, vatanı yoktur. Bir insan bu hayatta ancak cesareti kadar yer bulur, gösterdiği cesaret kadar insan olmayı başarabilir. Ve de cesaretinin onu götürebildiği yere kadar gidebilir, cesareti kadar özgürleşebilir ve hiç kuşkusuz ki, ancak cesareti kadar yaşayabilir!.’

Her ne kadar ülkemizi ve çevresini ve hatta dünyanın dört bir yanını terörle birlikte yoğun olarak gelen ölümler, çatışmalar, savaşlar, doğal afetler, salgın hastalıklar sarmış olsa bile asla korkmamalıyız! Çünkü korkarak gidebileceğimiz bir başka yer yoktur, bu dünyada aslında!.

Kimilerinin eğer varsa cesareti, hadi gitsin bakalım, onların yolu açık olsun!

Bizim gibilerin yani korkak olmayan ama korkanların eğer cahil cesareti ve bir yerlere haram, helal demeden, gözetmeden istiflediği paracıkları yoksa o zaman umduğumuzla değil bulduğumuzla yetinmek zorundayız. Yaşam boyunca maalesef bizden istenileni yapacağız, şimdilik başka çaresi yokmuş gibi gözüküyor(!) Asla özgür ve asla kendimiz olamayacağız(!) Gerçekten çok üzgünüm ama gerçek bu, daha doğrusu bu oyunun kuralı böyle imiş gibi(!) görünüyor. Ne yapalım, alın yazımız buymuş işte, elden ne gelir ki(!) Gerçekten korkmanın, ama ‘kronik korkak’ olmamanın bedeli bu!

İroni yaparak anlatmaya çalıştım. Sakın yanlış anlamayın ve hemen enseyi karartmayın lütfen!.