Beni bilenler bilir ama ben yine bir kez belirtmek isterim; ‘zaruret hasıl olduğunda adrese teslim yazılarımı tekrardan yayımlamayı adet haline getirmiş biriyim, huyum kurusun!’
O yüzden benzer başlık ve içerikle son yedi yıl içerisinde sanırım beşinci kez yayımlanan bu yazım ister inanın ister inanmayın, her defasında farklı tepki ve yansımalara yol açmıştır. Şöyle ki; benzer başlık ve içerikteki bu yazımın yayımlanmasının ardından kimileri veya birileri üzerine alındı, fincancı katırlarını daima ürküttü yani sizin anlayacağınız!..
Bakalım bu sefer kimler üzerine alınacak, gocunacak doğrusu çok merak ediyorum. Şimdi, hikayemizi anlatmaya başlayalım dilerseniz;
İBLİS; şeytanın özel ismidir. Müslüman filologlar bu kelimenin, “Allah’ın rahmetinden tümüyle ümit kesmek” anlamında, “b-l-s” kökünden türemiş olduğu ifade ederler. İblis; “Allah’ın düşmanı” veya sadece “Düşman” diye de isimlendirilir. Ancak, genellikle, “Şeytan” diye anılır. İblis, Kuran-ı Kerim de alemlerin yaratılışıyla ilgili olarak iki noktada karşımıza çıkar. Şöyle ki; “Allah, Adem’i çamurdan yaratır ve ona hayat nefesini üfler. Ardından meleklere bu ilk insana saygı göstermelerini emreder.” Ancak İblis; “Ben kararmış bir çamurdan yarattığın bu insana saygı göstermem” diye itiraz eder. Bunun üzerine Allah, “Defol oradan. Artık sen kovuldun. Kıyamete kadar sana lanet olsun” der. Bu arada, “İblis, cezasının kıyamete kadar tehir edilmesini ister. Allah, onun bu talebini kabul eder ve ona gerçek iman ve ibadet sahibi olmayan herkesi saptırma gücü bahşeder. Evet, Allah, İblise kıyamet gününe kadar, insanları ayartma izni verir; ancak iblisin Allah’a gerçekten kulluk edenler üzerinde hiçbir nüfuzu yoktur!”
İblis; ilk olarak Adem ve Havva’yı Allah’ın emrine karşı gelme hususunda ayartıp onları ölümsüzlük ağacının meyvesinden yemeleri için kışkırtır. İblis kıyamet koptuktan sonra, kendi yandaşları ve günahkarlar ile birlikte cehenneme atılır. Kur’an’daki anlatıma göre; “İblis yani şeytan insanın kaderinde çok esaslı bir unsurdur. Çünkü o, insanın, çetin imtihanında saptırıcı, ayartıcı bir rol istemiş; Allah da buna müsaade etmiştir. Nitekim ilk denemesinde başarılı olup Adem ve eşi Havva’nın cennetten kovulmasına vesile olmuştur. İlahi izninin süresi kıyamet gününde dolduğu için, İblis (Şeytan)ve zürriyeti halen iş başındadır. Bu yüzden, insan kadim düşmanına karşı her daima tetikte olmalı, onun şerrinden ve fitnelemesinden Allah’a sığınmalıdır.”
Çünkü o daima Allah’ın inkar edilmesini ister, insana boş vaatlerde bulunur, günahları cazip kılar, içki ve kumar gibi kötü alışkanlıklarla insanların arasına düşmanlık ve nifak sokar. Hasılı, insanı aldatma ve ayartmaya uygun olduğu için, şeytan, sürekli olarak kötülüğü empoze eder. Ama onun sözü, ancak, Rabbi ile ilişkisi, ya tamamen kopuk veya zayıf olan insanlara geçer. İblis, dünyadaki yoldaşlarını ahirette terk eder ve uhrevi finalde şöyle der: “Gerçek şu ki, Allah size gerçekleşmesi mukadder bir söz vermiştir. Bense her fırsatta size birtakım vaatlerde bulundum, ama sonunda sizi yüzüstü bıraktım. Sizin üzerinizde hiçbir nüfuzum yoktu. Ben, sizi sadece kötülüğe çağırdım; siz de, bu çağrıya icabet ettiniz. Bu yüzden beni suçlamayın, yalnızca kendinizi suçlayın. Şimdi
ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni. Doğrusu ben, sizin vaktiyle beni Allah’a ortak koşmanızı da reddetmiştim!”
Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim de zikredilen İblis veya Şeytan’a ait hususiyetlerin özeti budur. Ancak bu özet, onun hikayesinin, deyim yerindeyse, gelişme ve sonuç kısmına aittir. Çünkü; iblisin trajik hikayesi, Allah’ın, “Adem’e secde edin!” emrine karşı çıkışla başlamaktadır. Öykünün başlangıcıyla ilgili kutsal kitabımızda geçen ifadeler ‘zahiri anlamıyla’ yani ‘görünürdeki, yapay, yapmacık anlamıyla’ ifade edilirse, özellikle ‘kader veya ilahi takdir’ temelinde bazı ‘teolojik sorunlar’ bir başka deyişle ‘dinsel temelli’ sorunlar ortaya çıkmaktadır. Hal böyle iken ‘tefsir literatüründe’ konuyla ilgili ayetlerin genellikle ‘edebi anlamları’ düzeyinde yorumlandığı görülmektedir; ayrıca belirtmeliyim ki hemen tüm Müslümanların ‘Allah ile İblis’ diyalogunu içeren pasajları, ya gerçekten gerçekleşmiş bir konuşma olarak algıladıklarına, ya da gerçek ‘anlam ve içeriğini’ anlamadıkları halde anlamış gibi davrandıklarına ‘tanık’ olunmaktadır, diye düşünüyorum.
Tüm bu anlatmaya çalıştıklarımla ilgili olarak çıkarılacak ‘ibretlik kıssadan hisseye’ gelecek olursak!..
İsteyen, istediği gibi, benim Şeytan’a, ya da İblise ilişkin anlattıklarımı yorumlayabilir, değerlendirebilir!..
Siyasetten, iş yaşamına, sosyal hayattan, medyasına ve basınına, kısacası yaşadığımız hayata dair, en ince ayrıntısıyla, yani teferruatıyla bakıldığında, ‘her türlü kötülüğün temeli olan şeytanlıkların’ her kesimde, köşe başlarını tutmuş, iblisler tarafından gerçekleştirildiği bir süreçte, bendeniz, o sürece katkı sunmak yerine, ‘o süreci tersine çevirmeye yönelik’ katkı sunmayı tercih ediyorum daima. Bunda şimdiye dek başarılı oldum mu, bundan sonra olabilecek miyim orasını Allah bilir!..
O nedenle bugün bu sütunlarda bir kez daha ‘Şeytan’a ve onunla iş birliği yapan İblise ilişkin’ bir şeyler yazmaya dolayısıyla anlatmaya çalıştım.
Umarım, anlamadan, dinlemeden ve en önemlisi, bilmeden Şeytan’a uyup, İblis kimliğine bürünenlere, ‘yol yakınken’ önemli bir mesaj veya ibretlik bir ders olur!..
Yorum yapın