SEVGİ

Her bakımdan çok zor bir dönemden geçiyoruz. Bu sıkıntılı günlerde en büyük ihtiyacımız ve
dayanağımız sevgidir. Zira sevgi yaratılış mayamız ve ruhumuzun gıdasıdır. İnsanın başta kendisini
sevmesi, eşini, çoluk çocuğunu sevmesi, etrafını, dostlarını sevmesi, yaratılmışları sevmesi en çok
ihtiyaç duyduğumuz yaşam kaynağımızdır. Çünkü sevgi bize insan olduğumuzu hatırlatan hayatımıza
anlam katan bir duygudur. Sevgi özünde şefkat, merhamet, güven, saygı gibi insanı insan yapan
erdemleri barındırır.
Sevgiyi yüreğinde barındırmayan insanlar sevginin özünü oluşturan güzelliklerden uzak kalmış olur.
Sevgisiz kalmış insanlar yüreklerinde yalnızlık kin, nefret ve kıskançlık duygularının kıskacında bocalar
dururlar. Böyle insanların her türlü hatayı yapma eğilimleri yüksektir. Nitekim günümüzde çoklukla
yaşadığımız kavgaların, şiddetin ve bilhassa kadın cinayetlerinin en büyük sebebi insanımızın sevgiden
yoksun kalmış olmasıdır.
Ruhun gıdasıdır sevgi. En büyük hayat ve yaşama kaynağımızdır. Nasıl ki yeterli beslenmeyen aç
kalan bir insanın vücudunda bir süre sonra anatomik olarak bir takım hastalıkların görülmesi
kaçınılmaz hale gelirse, ruhu sevgi ile beslenmemiş, sevgiye aç bırakılmış, sevgi ile süslenmemiş bir
insanın ruhen bir takım hastalıklarının oluşması kaçınılmazdır.
Sevgisizliğin yol açtığı olayların önüne geçmek için artık insanımıza sevgiyi öğretmek elzem bir
ihtiyaç haline gelmiştir. Aldığımız gıda, içtiğimiz su ve soluduğumuz hava gibi. Nasıl ki bir mesleği
doktorluğu, mühendisliği, öğretmenliği, marangozluğu, çiftçiliği öğrenmek için emek ve zaman
verdiğimiz gibi sevme sanatını da öğrenmemiz gerekmektedir.
Sevgimizi ve içimizde barındırdığı güzellikleri yaşamalı göstermeli ve bunu başkalarına da
aşılamalıyız. Böyle olursa hak ettiğimiz barış, kardeşlik ve aydınlık bir dünyada rahat, huzur ve refah
içinde yaşayanların çokça bulunduğu bir dünyamız olacaktır.
Burada yeri gelmişken sevgiyle ilgili ufak bir anekdotu siz sevgili okuyucularımla paylaşmak
istiyorum.
Küçük kız hüzünlü bir yabancıya sevgiyle gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi
hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür
etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki her
öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş
alıyordu. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir
adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki, iki gündür boğazından aşağı lokma
geçmemişti. Karnını iyice doyurduktan sonra bir apartman bodrumunda ki tek odasının yolunu ıslık
çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce kucağına alıverdi,
evine getirdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar
koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan
köpek öyle bir havlamaya başladı ki önce fakir adam uyandı sonra da bütün apartman halkı ayaklandı.
Anneler babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp ölümden kurtardılar. Bütün
bunların hepsi beş kuruş bile maliyeti olmayan bir sevgi ve tebessümün sonucuydu.
Sevgi ve tebessüm öyle bir duygudur ki onu sağır bile işitir, kör bile görebilir.
Sevgi ve tebessümle kalın.Em Sağ.Yazar Aslan TORUN