Yerel seçimlere yaklaşık 45 gün kaldı. Seçim gününe kadar neler yaşayacağımızı falcılar bile tahmin edemez. Bu ülkenin kaderi midir nedir bilemem her seçim döneminde ya terör hortluyor ya da dikkatleri üzerine çekebilecek ilginç olaylar yaşanıyor. Yaşadığımız tüm olayları hafif hasarlarla atlatsak da bazen unutulması güç anıları kalıyor. Seçimleri kazanabilmek adına öyle ilginç sözler söyleniyor ki toplumun çoğu acaba doğrumu demekten kendini alamıyor. Alın size bazı örnekler; geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Erdoğan neler söylemişti? Eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa İsveç NATO’ya girer Kudüs düşer, Gazze düşer diyerek muhalefeti pasif duruma düşürme gayretine gittiler. Ancak istedikleri oldu ve iktidar seçimi kazandı. Peki kazandı da ne oldu? İsveç NATO’ya girdi, Kudüs düştü, Gazze düştü. Yani muhalefeti suçlarken yapılmayanı bir anda yapıverdiler. Şimdi aynı şeyi İstanbul seçimleri için söylüyorlar. Murat Kurum katıldığı bir televizyon programında İstanbul’u kaybedersek ülke düşer Bayrak düşer dedi. Tüm bunlar bana göre saçmalık. Üzülme Sayın Kurum hiçbir şey düşmez. Peki İstanbul için mücadele eden sadece Kurum değil neredeyse tüm siyasi partiler aday çıkarttı ve tümünün koro halinde söylediği İstanbul’u kazanacağız. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine bin defa katılsa bir kez bile kazanma ihtimali olmayan partiler biz kazanmak için aday çıkardık diyorlar. Kazanmak için mi yoksa kazanma ihtimali çok yüksek olan birine köstek olmak için mi diye sormak gerekir. Yüzde 3-5 oyu olan partiler kazanacağız diye piyasaya çıkıyorsa işte bu da saçmalık diyorum. Asıl büyük saçmalığı yapan bir siyasetçiden bahsetmek istiyorum; Ümit Özdağ. Ekrem İmamoğlu için kutsalı olmayan bir siyasetçi demiş. Bir kişinin kutsalı olup olmadığını nasıl anlarsınız bilmem ancak Ümit Özdağ Kemal Kılıçdaroğlu ile gizli protokol imzalarken kutsalına mı güvendi acaba. Yazımın başlığına bir anlam veremeyen okurlarım için hatırlatıyorum sadece seçimden seçime değil AK partinin her başı sıkıştığında yaptığı gafları hatırlatarak bunların saçma olduğunu söylüyorum. Örneğin bundan iki yıl önce Muğla’da meydana gelen büyük yangın sonrası hükümet evi yanan vatandaşlara ev yapma sözü vermişti. Geçte olsa evleri yaptı ve teslim töreni sonrası söyledikleri sözler aynen şöyle: Evleri yanmayan vatandaşlar keşke bizim evimizde yansaydı devlet ne güzel evler yaptı. Yanan sadece ev miydi? Anılar yok oldu, canlar gitti. Hayvanlar telef oldu bunlar önemli değil mi? Şimdi de Şehircilik Bakanı depremde iyi ki evimiz yıkıldı baksanıza bize mis gibi villa verdiniz diyen vatandaşlarımız var diyor. Bunlar söylenecek sözler değil. Asıl önemli konudan bahsetmek istiyorum Adalet ve Kalkınma partisi AKP’nin her seçimde görev alan “Kadrolu Gabar dağı” iş başı yaptı. Her seçimde petrol fışkırtan Gabar bu seçim dede görevini aksatmadan yerine getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Zonguldak’taki madenci anıtında düzenlenen mitingde açıklamalarda bulundu.  Erdoğan Gabar’da günlük petrol üretimi 35 bin varili aştı, 2024 yılı sonunda 100 bin varile çıkartmayı hedefliyoruz dedi. Aferin Gabar dağına. Hani arşiv yalan söylemez derler ya buna birde sosyal medyayı eklemek lazım sosyal medyada yalan söylemez. Instagram’da gezerken bakın ne buldum. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözlerini harfiyen aktarıyorum: Bizi ilgilendiren diğer hususlarda da sorunları karmaşıklaştırdığını görüyoruz. Bir taraftan 810 milyon insan en temel gıda maddelerine ulaşamazken diğer taraftan büyük sermaye sahipleri birkaç dakikalık turistlik uzay seyahatleri için 100 milyonlarca doları harcayabilmektedir dedi. Bizde onlardan pek aşağı kalmadık. Gezeravcı için 55 milyon dolar verip tenis topu attırmadık mı 10 bin lira maaş alıp 9 bin lira kira veren bir emeklinin yaşamı uzaya gitmekten daha ilginç değil mi? Uzaya gideceğinize emeklilerin hikayelerini dinleyin daha fazla bilgi sahibi olursunuz. Ancak bizi yönetenlerinde bu konuda söyleyecekleri mutlaka vardır. Örneğin SKİMPFLASYON, ya da SHRİNKFLASYON olabilir. En iyisi GREEDFLASYON olsun. Hayat pahalılığı olan Enflasyonu fiyatlar düşerken alım satımın durduğu, deflasyonu paranın değer kaybı olan  Devalüasyonu ve fiyatlar artarken ekonominin durgunluğa girmesini tarif eden stagflasyonu biliyorduk. Şimdi bir de hayatımıza bunlar girdi. Neler mi? SKİMPFLASYON anlamı (piyasadaki ürünlerin kalitesiz üretilmesi), SHRİNKFLASYON anlamı (Marketteki ürünlerin gramajının azaltılması), GREEDFLASYON anlamı (aç gözlülerin enflasyondan fazla zam yapması). Anlayamadığın bir şey var kardeşim sizi kandırıyorlar, cebinizdeki parayı çalıyorlar. Bunlara hırsız demek için bu kadar uğraşmanın ne anlamı var direk söyleyin gitsin.