SEÇİMLERE GENEL BİR BAKIŞ!.

İkinci turun üzerinden henüz bir ay bile gelmedi ama gerek 14 Mayıs, gerekse 28 Mayıs ikinci tur seçimleri üzerine konuşulmaya, değerlendirilmeye devam ediliyor. O nedenle epeyce, heyecanlı, bir o kadar da gergin bir seçim dönemini geride bıraktık, diyebiliriz. Bu noktada belki de ilk vurgulanması gereken; adaletsiz, 21 yıldır iktidarı elinde bulunduran, büyük oranda devletleşen AKP’nin tüm devlet olanaklarını sonuna kadar fütursuzca kullandığı, sahte videolarla muhalefetin kriminal hale getirilmek istendiği, düzeysiz bir seçim dönemi olduğu gerçeğidir. Kim ne derse desin!.

Muhalefetin ana bileşeni, çatı partisi CHP’de doğal olarak seçim sonuçları üzerine genel bir değerlendirme süreci başlatıldı, parti içinde genel başkanın istifası ile birlikte değişim isteği açıkça dillendiriliyor. Ancak bana kalırsa seçim sonuçlarının geneli hakkında ideolojik bir değerlendirme yapmadan, sadece kişiler üzerinden konuşarak, sağlıklı sonuçlara varmak olanaklı görünmediği kanısındayım. Seçimlerin ideolojik açıdan analiz edilmesi gerekir derken özellikle son 10-15 yılda ülkemizde yaşayageldiğimiz dönüşümü ve ideolojik savrulmayı dikkate almamız gerektiği düşüncesindeyim. Cumhuriyetimizin kurucusu, ülkemizin en eski partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir ama CHP’nin özellikle genel başkan değişikliğinin yaşandığı 2010’dan itibaren başka bir siyasi savrulma yaşadığı, CHP’nin klasik siyaset çizgisinden epeyce farklı bir siyasal tercih ortaya koymaya başladığını ve bu siyasal tercihin de partinin geçmişini suçlayan ve genel başkan değişikliğinin yaşandığı 2010’dan önceki 90 yılın birikimini ve duyarlılıklarını arka plana atan bir yaklaşım olduğu gayet nettir ve açıktır, diye düşünüyorum. Örneğin; “Laikliğin tehlike altında olduğunu düşünmüyorum” gibisinden söylemlerle diyerek, AKP’nin başlattığı çözüm sürecine önce utangaç, sonra hevesle destek vererek devam eden, Cumhuriyetin temel değerleriyle kurumlarının adeta yerle bir edilip büyük emek, umut ve amaçlarla oluşturulan kurumsal zenginlikleri “özelleştirme” adı altında haraç mezat satılırken sessiz kalmayı yeğleyen bu türden bir muhalefet anlayışının temel yaklaşım olarak doğruluğu, geçerliliği bence bir hayli kuşkulu hatta ülke geleceği açısından tehlikeli bir durumdur, kanısındayım. O nedenle ülkemizdeki seçmen çoğunluğunun muhafazakâr olduğu gibi bir ön kabulle AKP tarafından başlatılan bu değişim, dönüşüm sürecine ayak uydurma çabası içine girmenin CHP açısından en büyük stratejik hata hatta büyük bir gaflet olduğunu düşüncesindeyim.

Bu anlamda bir tür ön kabul gibi bu doğrultuda siyasal İslamcı-muhafazakâr kesime şirin ve yakın görünme çabaları, beraberinde AKP’nin Cumhuriyeti dönüştürme çabasına karşı muhalefette etkin bir direnişi örgütlemekten uzak durma gayretleri, adeta Cumhuriyet değerlerinin yıpratılmasına destek vermeyi kabullenmek anlamı taşıdığı gayet açık ve nettir. Son dönemde bir kısım AKP artıkları denilebilecek kesimlerle ve tabela partileriyle kurulan işbirliği ile adeta Millet İttifakı’nda genel başkan bazında siyasal İslamcıların çoğunlukta görünmesi, en azından şeklen de olsa maalesef kabul görmüştür. Bu doğrultuda geçen seçim sürecinde CHP genel başkanı ve yöneticileri, siyasal İslamcılığa yakın bir söylemi benimsemiş, içselleştirme gayreti içine girmişlerdir. Hatta anımsayacaksınız, siyasal İslamcılığın kurucularından olan merhum Necmettin Erbakan’a övgüler düzme yarışı içine girilmiş, laikliği zayıflatmak bir yana, yerle bir edecek tüm söylem ve hamlelere karşı ısrarla sessiz kalınmıştır, yalan mı? Siyasal İslamcı zihniyete karşı bu türden şirin görünme çabalarının, bu tarz siyaset anlayışının aritmetik anlamda siyaseten bir başarı getirmediği bence açıkça ortada iken esas sorumlu olunan konunun Cumhuriyetimizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla tümden dönüştürülmesi konusundaki saldırılara karşı etkin bir muhalefetin nedense örgütlememesi, sessiz kalınması, hatta çoğu zaman utangaç biçimde destek verir gibi davranılması, bugün itibarıyla büyük oranda değerleri, kurumları, zenginlikleri, amaçları yok edilmiş, doğrultusu ters çevrilmiş bir Cumhuriyet düzeni tablosunu, kanaatim odur ki, apaçık ortaya çıkarmasıdır, diye düşünüyorum. Dolayısıyla CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun başta olduğu ve onun ekibinin her şeyden önce yaşanan ideolojik savrulmanın ve getirdiği sonuçların hesabını vermek zorunda olduğu inancındayım..