Başlıkta da değindiğimiz üzere büyükşehirlerimizi, ilçelerimizi, mahallelerimizi yönetmek için yetki vereceğimiz kişileri belirlememize yani 31 Mart Yerel Seçimlerine çok az bir zaman kaldı. Ülke çapında yaklaşık 65 milyon seçmenin oy kullanabileceği seçim çevrelerinde kuşkusuz ki heyecan doruk noktasında. Kulaktan kulağa atlatılan, köşe başlarında konuşulan geçen yıl gerçekleştirilen son genel seçimlerin ardından memlekette pek çok denge değiştiği gerçeği... Muhalif tarafta konuşlanan ve konumlanan seçmen için önemli bir değişim ve dolayısıyla kurtuluş umudu olan cumhurbaşkanlığı seçimi ne yazık ki kaybedildi ve böylece Millet İttifakı dağılmış oldu. Cumhur İttifakı ise muhalefete kıyasla seçimi kazanmanın getirdiği coşkulu bir ruh haliyle hemen yerel seçim sürecini yaz aylarında başlattı. Ancak unutulmamalıdır ki yerel seçimlerin dinamikleri, genel seçimlere göre çok daha farklıdır. Yerel seçimler, bir anlamda kelimenin tam anlamıyla demokrasinin beşiğidir. Çünkü toplumcu belediyeler olmazsa umut da asla örgütlenemez. Kültür ve sanata ‘heykel belediyeciliği’ diyerek küçümseyenlerle, yeşili savunmak yerine betonu savunanlarla şehirler istenen refah seviyesine asla ulaşmaz, ulaşamaz. Belediyecilik, sadece asfalt dökmek, yol yapmak değildir. Kuşkusuz altyapı önemlidir ancak belediyecilik de en önemli olan sosyal konulara dokunmaktır. Yurttaşların gereksinimi neyse ona göre odaklanmaktır. Deprem gibi olağanüstü olaylarda veyahut sıradan günlerde halkın derdine çare olmaktır. Adı üstünde yerel olan bu seçimlerde seçim çevrelerine özgü durumlar söz konusudur. Partilerin tepesinde esen rüzgâr şüphesiz önemlidir ama o rüzgâr kendi başına yelkenleri doldurmaz, dolduramaz. Her ne kadar resmiyette muhalefet partileri seçimlere ayrı ayrı girseler de muhalif taban şehir ittifaklarını sandıkta sağlayacaktır. Ekrem İmamoğlu’nun sürekli gündeme getirdiği ‘İstanbul ittifakı’ söylemi, Ankara’da oluşan ‘Mansur Başkan ittifakı’ söylemi, Bu seçimlerde aday gösterilmese de Yılmaz Büyükerşen’in yıllarca Eskişehir’de yarattığı ‘siyaset üstü ittifak’ da bunun en somut örnekleridir. Sonuçta genel seçimlerde Erdoğan’a oy verip de yerel seçimlerde muhalefet adaylarına oy veren kitleler bulunmaktadır. Dediğimiz yerelde pek çok farklı denge bulunmaktadır. Cumhuriyet Halk Parti başta olmak üzere muhalif partilere oy veren seçmenden, bu kast ettiğim doğal olarak oluşan ittifaklarda yaşanan bölünmelere rağmen seçimlerden başarıyla çıkmayı başarırsa yani İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Eskişehir, Antalya, Muğla gibi mevcut büyükşehirleri koruyup bir de yanlarına Bursa, Balıkesir, Manisa gibi büyükşehirleri eklerse bu iktidara verilecek büyük bir ültimatom, çok etkili bir protesto etkisi yaratır. Bir anlamda da 2023’ün rövanşını 2024 ile sağlayıp 2028’e giden süreçte daha motive olmuş bir şekilde muhalefet ilerleyebilir. 21 yılı aşkın bir süredir ülkenin tek başına yasama ve yürütme erkine sahip olan AK Parti ve Lideri Erdoğan iktidarının önlenemez yükselişi artık ancak önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan yerel seçimlerle frenlenebilir. 31 Mart yerel seçimlerinin ardından yaklaşık dört yıl boyunca bir seçim beklenmemesi de göz önüne alındığında önümüzdeki yerel seçimler en az bir genel seçim kadar önemlidir, diye düşünüyorum. Kanaatim odur ki, muhalif seçmen sandığa gitmemek gibi bir lükse sahip değildir, olmamalıdır. ‘Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettik, mecliste milletvekili çoğunluğunu sağlayamadık, bu saatten sonra belediyeleri kazansak ne değişecek ki?” algısı bence son derece karamsar bir kandırmacadır. Toplumsal muhalefetin yapması gereken en önemli şey, 31 Mart seçimlerde başarıyı sağlayıp 2028’e kadar sanki bu ay, bu hafta seçim olacakmış gibi çalışması ve mücadele vermesidir. Türlü badireler atlatılmış türlü olumsuzluklar yaşanmış olsa da karamsarlık ve umutsuzluk, bizim gibi aklı başında, bilinçli hiçbir vatandaşa asla yakışmaz. Toplumsal muhalefet bu seçimleri ‘umudu ve baharı’ örgütlemek amacında olarak görmelidir. Erdoğan’ın “bu artık son dönemim” şeklindeki açıklaması kuşkusuz önemlidir. Eğer söylendiği gibi olur da Recep Tayyip Erdoğan, 2028 seçimlerinde aday olmazsa, olamayacaksa o zaman muhalefet bu seçimlerden alnının akıyla çıkıp 2028 hedefini daha da netleştirmelidir. Belki de 2028’de kazanacak aday 31 Mart’tan sonra ortaya çıkabilir. Sözlerimin sonuna gelecek olursak, hani her seçim döneminde deriz ya “köprüden önceki son çıkış” diye bu seçimlere de öyle denebilir. Yerel seçimlere sekiz gün kala, bu seçimin kazananı halkımız olması dilekleri ve beklentileriyle…