Yine seçim sürecine giriyoruz.
Bu kez yerel idareciler için sandığa gidecek vatandaş…
Yerel seçimlerle genel seçimleri aynı paralelde değerlendirirsek hatalı davranmış oluruz zira yerel seçimlerde seçmen kendi yöneticilerini genel seçimlerin aksine daha yakından tanır.
Genel seçimlerde partiler ön plandayken yerel seçimlerde adaylar daha ön plandadır.
Elbette iktidar partisi, elinde bulundurduğu güç ile; mevcut yerel yöneticiler de halihazırda görevde oldukları için bir “tık” avantajlıdır ama sadece bir “tık”.
Keza önümüzde Eskişehir, Ankara, Aydın vb örnek iller var…
Yani muhalefet kazandığı zaman “çalışamaz, para bulamaz, başarılı olamaz” diye bir önyargı da tümüyle yanlış.
Ki Tunceli’ye bakın bir an.
Komünist diye bazı kesimlerce “tu kaka” yapılan belediye başkanı harikalar yaratmıyor mu?
Sokakla iç içe değil mi?
Sokaktır sonuçta puan verecek olan.
Kaldı ki belediye de, bizatihi başkanıyla, başkan adaylarıyla ilgili değil, aynı zamanda başkanın çalışacağı ekibi ile de değerlendirilir.
Belediyecilik zor iştir, milletvekilliğine benzemez.
Bir kere birebir halkın önündesiniz, direkt iletişimdesiniz, her yerde olmak ve her tarafa yetişmek zorundasınız.
Milletvekillerinin rutin görev haline getirdikleri gibi zırt pırt SMS göndermeye benzemez.
Belediyeler sürekli yaşayan bir organizmadır ve koltuk değişse de sürdürülebilir belediyeceliğin asıl olması şarttır.
Sürdürülebilir belediyecilik dedik de burada bir parantez açıp Doç. Dr. Ergül Halisçelik’in sürdürülebilir belediyeciliğe ilişkin dediklerine kısaca bakmamız da gerekir:
Sürdürülebilir belediyecilik:
Kaynaklarını, sağlanacak diğer fonlarla birlikte ekonomik, verimli ve etkin kullanan, bunları dengeli ve adil bir şekilde dağıtan;
Mali disiplini sağlayan, öngörülebilir, kurumsal kapasitesini yükselterek güçlü yapısını ve faaliyetlerini sürdürülebilir hale getiren,
Yatırım ve harcamalarını şehrin ihtiyaçları doğrultusunda önceliklendiren,
Günümüz kuşak vatandaşlarının gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasından taviz vermeden karşılanmasını, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları arasında bir denge kurarak sağlamayı amaçlayan çok boyutlu ve çok kapsamlı bir belediyecilik anlayışıdır.
Bu bağlamda düşünmek gerekir; belediyelerimiz ne kadar sürdürülebilir?..
Nice belediye borç batağı içinde ve buna rağmen inanılmaz şekilde borçlanmaya devam ediyorlar ki olur olmaz yapılan harcamalarla pek çok belediye zaten kamuoyu gündemine sık sık geliyor.
O yüzden Sayın Halisçelik’in sürdürülebilir belediyecilik kıstasları Türkiye’de ancak olması gerekeni (de lege ferenda) ifade ediyor, olanı (de lege lata) değil!
Velhasıl…
Türkiye’nin ekonomik sorunları ortadayken umut edelim ki seçim uğruna yine kıt kaynaklar heba edilmesin, olmayan paralar harcanmaya devam etmesin.
Siyaset, Türkiye’de ne zaman “ille ben kazanmalıyım” argümanı dışına çıkıp öncelikle ülke, toplum, kent, insan odağına dönebilirse ve…
Yapılan görevler ilanihaye yapışılacak koltuklar olarak görülmezse…
O zaman belki geleceğe dair ışık görebiliriz…
Ve o zaman belki belediyelerimiz de “sürdürülebilir belediyecilik” farkındalığını anlayabilirler…
En basitinden borç içindeyken reklam, şov, hediye vs furyasından vazgeçebilseler bu bile fayda değil midir?
SEÇİME DOĞRU
Yorumlar
Yorum Yazmak İçin Tıkla
Yorum yapın