SEÇİM YAPMAK BİR SEÇENEK MİDİR?

İnsanın özgür bir iradeye ve buna bağlı olarak seçim yapma olanağına sahip olup olmadığı, felsefenin ana konularından birisidir. Felsefede bu soruya yanıt veren üç ana akım vardır: Radikal belirlenimcilik, ılımlı belirlenimcilik, belirlenmezcilik. Radikal belirlenimcilik; İnsanın özgür iradeye sahip olmadığını, her şeyin insanın özgür iradesinin dışındaki bir neden ve sonuç ilişkisi içinde gerçekleştiğini savunur. Bu görüşe göre ‘insanın özgür seçimi’ diye bir şey yoktur, insanın sadece dış etkenler tarafından belirlenen davranışları vardır. Bu görüşün en büyük sorunu, özgür iradeyi ve özgür seçimi bir yanılsama olarak gördüğü için, yaşama dair bir amacı, ahlakı, erdemi, sorumluluğu, suçu, cezayı, adaleti ve hukuku olanaksız kılmasıdır. Belirlenmezcilik ise; İnsanın özgür bir iradeye sahip olduğunu, insanın doğduktan ve belli bir olgunluk düzeyine eriştikten sonra, tüm eylemlerinin kendi özgür seçimine bağlı olduğunu, insanın dış etkenlerden ve kendi dışındaki nedensellik ilkesinden bağımsız olarak, kendi yaşamını oluşturabileceğini savunur. Bu görüşün en büyük sorunu, da bilimsellikten uzak oluşu, hem fizik, kimya, biyoloji, anatomi, genetik gibi doğa bilimlerinin hem de sosyoloji, psikoloji, antropoloji, tarih, siyaset bilimi, ekonomi gibi sosyal bilimlerin ortaya koyduğu nedensellik ilişkilerini yok sayması, gerçekçilikten uzak olması, fantastik bir dünya görüşü ortaya koymasıdır. Ilımlı belirlenimcilik ise; özgür iradenin ve nedensellik ilkesinin bağdaştığını, insanın seçimlerini ve eylemlerini belirleyen dış etkenlerin ve nedenlerin de var olduğunu, ancak belli durumlarda ve koşullarda, insanın özgür iradesinin de onun yaşamını oluşturan nedenlerden birisi olabileceğini savunur. Ilımlı belirlenimcilik, bu iki mutlakiyetçi akımın içine düştüğü genellemelerden kaçınır. Ilımlı belirlenimciliğin azami düzeyde varlığını sürdürebilmesi, demokratik toplumlarda, yani halkın egemen olduğu toplumlarda olanaklıdır. İnsanın özgür iradesi ve özgür seçimi ile karar verebilmesi için, çoğulcu bir ortamda, önünde çeşitli seçeneklerin olması gerekir. Özgür irade sorununu, toplumsal ve siyasi bağlamdan kopuk bir biçimde ele almak olanaklı değildir. Ahlak felsefesi ve siyaset felsefesi, bu bağlamda, iç içe geçmiş alanlardır. Sonsuz sayıda seçenek, yaşamın ve insanın doğası gereği olanaksız olsa da, azami sayıda seçenek, seçim yapmak konusundaki hareket alanını genişletir. Seçeneğin olmadığı yerde seçim olmaz. Tek seçenekli bir düzende, seçimden söz edilemez. Örneğin; Dincilik, ırkçılık, sermayecilik, seçenekleri çoğaltan değil, seçenekleri daraltan düzenlerdir. Dolayısıyla, teokrasinin, faşizmin, kapitalizmin geçerli olduğu düzenlerde, insanın özgür iradesiyle hareket etmesi çok zorlaşır, neredeyse olanaksız hale gelir. Bu düzenlerin ortak yönü, hastalıklı dünya görüşlerini toplumun tamamına dayatmalarıdır. Bu düzenlerde, özgür irade ve özgür seçim baskı altına girer. Türkiye’de toplum, onlarca yıldır, bu hastalıklı ve ‘özgürlük düşmanı’ dünya görüşlerinin altında ezilmektedir. Din, etnik kimlik ve para üzerinden, toplumun üzerinde büyük bir baskı ve sömürü ortamı oluşturulmuştur. Bu ortamda halkın elinde kala kala, çok partili serbest seçimli parlamenter sistem kalmıştı. Vatandaş, teokrasinin, faşizmin ve kapitalizmin iktidarı altında ezilse de, en azından serbest seçimler üzerinden, geleceğini sınırlı bir ölçüde de olsa, belirleme olanağına veya umuduna sahipti. Ancak 2002’de başlayan ve bugünlere değin süregelen AKP iktidarları döneminde, bu seçenek de halkın elinden alınmak üzere olduğu görülmektedir. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinde bile, bu denli seçeneksizlik, bir amaç ve alışkanlık haline getirilmemişti. O darbeleri yapan askerler, birkaç yıl içerisinde iktidarı sivil yönetimlere devrederek, çok partili serbest seçimli sisteme geri dönmüşlerdir. O yüzbugün yaşananlar, çok daha farklı bir boyut taşımaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi özellikle 2007 yılından itibaren devreye soktuğu sivil darbe sürecini ve ‘tek adam idaresine gidiş’ rejimini, 2018’den sonraki süreçte ilelebet yani sonsuza dek sürdürmek amacıyla siyasetini yürütmektedir. Yoksa yanılıyor muyum?.