Balıkesir’in sanat hayatı her zaman her dönem renkli olmuştur. Kısıtlı sanat merkezleri açılmayan sanat atölyeleri sergi solunu bulmakta zorlanan sanatçılara rağmen Balıkesir bir yönüyle sanatın içinde yer almayı başarmıştır.

Eski yıllardaki yoğun sanat hareketliliği günümüzde pek olmasa da bazı sanat derneklerinin çalışmaları görmezden gelinemez.

Balıkesir olarak birleşmeyi, birlikte hareket etmeyi sevmesek de sanatın birleştirici bir gücü olduğu gerçek.

Bir resme baktığınızda, bir şiir okuduğunuzda ya da bir müzik parçası dinlediğinizde, sanatçının iç dünyasına dokunma şansı bulursunuz. Bu temas, kişisellikten çıkar ve evrensel bir deneyime dönüşür. Çünkü sanat, ortak insan duygularını ifade eder: sevinç, keder, umut, korku, şefkat ve daha niceleri. Bir şarkın melodisi, dünyanın farklı yerlerinde yaşayan insanlarda aynı duygusal tepkiyi uyandırabilir. Sanatın bu benzersiz özelliği, insanları birbirine bağlayan bir köprü haline gelmesini sağlar.

Dünyanın çeşitli bölgelerinde farklı diller konuşulur, farklı gelenekler yaşanır ve farklı inanç sistemleri benimsenir. Ancak bir Van Gogh tablosuna baktığınızda, o yıpranmış fırça darbelerinde ortak bir insani hikaye bulabilirsiniz. Bach’ın bir eseri, ister Tokyo’da ister Buenos Aires’te dinlensin, aynı hayranlığı ve huzuru yaratabilir. Bu, sanatın şüphesiz en büyük mucizelerinden biridir: farklılıkları yok saymaz, aksine bu farklılıkları bir harmoniye dönüştürür.

Sanat, sadece bireyler arasında değil, toplumlar ve milletler arasında da birleştirici bir rol oynar. Çok kültürlü sanat etkinlikleri, festivaller ve sergiler, farklı ülkelerden ve kültürlerden insanları bir araya getirerek önyargıların yıkılmasına ve özellikle de diyaloğun teşvik edilmesine olanak tanır. 1980’lerde Berlin Duvarı’nın üzerine yapılan grafitiler, bölünmüş bir toplumun ortak bir anlatı yaratma arzusunun çarpıcı bir örneğidir. Benzer şekilde, Nelson Mandela’nın apartheid döneminden sonra güney Afrika’da sanatı bir uzlaşma aracı olarak kullanması, sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünün bir kanıtıdır.

Günümüzde de sanatın birleştirici gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Sınırların sertleştiği, kültürler arasının uzaklaştığı ve önyargıların yükselişte olduğu bir dünyada, sanat, insanlığın ortak değerlerini hatırlatan bir pusula işlevi görür. Genç bir kadının sokak dansı performansı ya da bir grup gencin birlikte bestelediği bir şarkı, kilometrelerce uzaklıktaki başka birini etkileyebilir ve ona ilham verebilir. Çünkü sanat, empati yaratır; bizi birbirimizin yerine koymaya, birbirimizi anlamaya davet eder.

Sanatın birleştirici gücüne olan inancımız, sadece sanat eserlerine değil, sanatçılara ve sanatı destekleyen topluluklara da önem vermemizi gerektirir. Müzik dinlemek, bir sergiyi ziyaret etmek ya da bir tiyatro oyununa gitmek, sadece bir keyif değil, aynı zamanda bağları güçlendiren bir eylemdir.

Unutmayalım, sanat, dilin çaresiz kaldığı yerde başlar. Ve dünyayı birleşmek için en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden biri de bu sessiz ama görkemiyle çağırdığı empati, bağlantı ve bir arada yaşama umududur.

Saygılarımla.